Cumartesi, Kasım 22, 2025

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Hepimize Bir Şey Oluyor… Adını Yeni Koyuyoruz.

Her sabah aynı tempoya uyanıyoruz. Bir şeylere yetişmeye, bir şeyleri tamamlamaya, görünmez listeleri bitirmeye çalışıyoruz. 

Bazen hızımıza anlam verebiliyoruz, bazen veremiyoruz. Bazen güçlüyüz, bazen içten içe bir yerlerde bir şeylerin eksildiğini hissediyoruz. Kadınlar, Erkekler… Hepimiz bu koşturmanın içindeyiz. 

Kadınlar çoğu zaman çoklu sorumlulukların içinde, erkekler ise dayanıklılık ve performans baskısının altında. 

Ne biri diğerinden daha zor,
ne biri diğerinden daha kolay.

Ve kimse suçlu değil.
Hepimiz elimizden geleni yapıyoruz.

Ve yavaş yavaş fark ediyoruz ki koşarken en çok kendimizden uzaklaşıyoruz.

Uzun zamandır çok hızlıyız ve daha da hızlı hale geldik. Ve bu hız bize ait değil.

Artık hiç oturmuyoruz kendimizle. Bir boşluk anında telefona uzanıyoruz, iki dakika dinlenmek yerine dizi açıyoruz, kafamızı toparlamak yerine oyuna kaçıyoruz, konuşmak yerine bildirimlere dönüyoruz.

Hepimiz yorulduğumuzda bir şeylere tutunuyoruz. Ama dijital gürültü arttıkça, kendi içimizin sesi yavaşça kısılıyor.

Eskiden düşüncelerimizi sessizlikte yakalıyorduk. Şimdi sessizlik bize ağır geliyor; çünkü sessizlikte yüzleşme var. Bu yüzden her bir bekleme anını bile ekranlarla kapatıyoruz.

Kendimizden kaçmak için kullandığımız yollar çoğaldıkça, kendimizle temasımız azalıyor, iç sesimiz kısılıyor.

Gerçek şu: Sadece fiziksel ve zihinsel olarak tükenmiyoruz, aynı zamanda kendimizden de kaçıyoruz. Ve bu kaçış zamanla kaygılarımızı çoğaltıyor, uykumuzu bozuyor, dikkatimizi dağıtıyor, bizi tükenmişliğe, duygusal dalgalanmalara ve içe kapanmaya doğru sessizce itiyor.

Ama durmayı öğrenebiliriz. Ve durmak bize iyi gelir. 

Başımızı sevdiğimizin omzuna koyup sessizce oturabiliriz sahilde bir bankta. 

Yağmurun sesini dinleyebiliriz hiç konuşmadan, gözlerimizi kapatıp. 

Kulakığımızı almadan, telefonu evde bırakıp parkta yürüyüş yapabiliriz, sakin ve yavaş adımlarla. 

Günlük tutarak kendimizi, hayata ve insanlara bakışımızı aynalayabiliriz.

Durabiliriz. Durmak pes etmek değildir.
Durmak geri çekilmek değildir.
Durmak, kendimize şefkat göstermektir.

Durmak; bu dünya hızlanırken bizim kendimize dönebilme cesaretimizdir.

Nefes alalım, nefes verelim… ve kendimize durmak için alan açalım.

Deniz Tuna
Deniz Tuna
Almanca öğretmeni, akademik mentör ve öğrenci koçu olarak genç zihinleri ve eğitmenleri eğiterek onlara yol gösterirken aynı zamanda yazılarıyla, okurların düşünce dünyalarını genişletmeyi amaçlıyor. Eğitim, ekopsikoloji ve yapay zekâ üzerine kafa yoruyor, kelimelerin insanlara ister bir sınıfta ister bir metinde nasıl yön verebileceğini keşfetmeyi çok seviyor.

POPÜLER YAZILAR