Sunday, April 13, 2025
spot_img

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Toprak Ananın Mülksüz Kızları

Zekiye, sabah güneş henüz tüm mahmurluğuyla doğmaya hazırlanırken, ondan önce sıcak yatağından kalktı. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Cama vuran yağmurun sesi, her sesi bastırıyordu. Yağmurun ve sıcağın buluşmasıyla nem kendini yoğun hissettiriyordu. Nemin ağırlığıyla her yer ıslak ıslak ve serindi. Taş duvarların sızısı evlerin içinde hissediliyordu, evlerin içine kış gelmişti bile. Hemen oturma odasındaki sobaya odun attı, ateşi harladı. Çocuklarının odasındaki sobayı da harladı. Sobanın üzerine çayı koydu. Geceliğinin üzerine gocuğunu giyip dışarıya kapının önündeki ıslak plastik terliklerini giyerek, bahçede duran kilerinden bazlamaları alıp koşarak eve girdi. Elleri sızlıyordu. Sobanın üzerinde birkaç dakika ellerini ısıtıp, sızılarını hafifletti. Bir an ellerine takıldı gözü, şiştiler. Çizikler ve çatlaklarla var olamayan bir coğrafyanın haritasını andırıyorlardı. Kendi henüz otuzlarının başındaysa da ağır birer işçi olan elleri yaşlanmıştı, yorgundu. Çay toplayıcısıydı Zekiye. Çay tarlalarında işçi olarak çay yapraklarını toplardı. Hasat zamanıydı ve bu sabah tarlaya çıkacak, çay toplayacaktı.

Kendi elleriyle yaptığı bazlamaları sobanın üzerine yerleştirdi. Tepsiye bal, tereyağı ve tabaksız çay bardaklarını yerleştirdi. Sobanın harlı alevi, odayı aydınlatmaya çalışan tavandan sarkan tek ampule destek veriyordu. O cılız ışıkta tekrar ellerine baktı. Çay yapraklarını toplamak o kadar da kolay bir iş değildi. Çay bitkisi dediğin iki metreye kadar yükselen, eğimli yamaçlarda ve bin metrenin üzerinde yüksek rakımlı yerlerde yetişen bir bitkiydi. Yürümesi, durması zor olan topraklarda oldukça zorlu bir işti.

Çay yapraklarının toplanması bu coğrafi koşullarda oldukça yorucu ve zahmetli bir iştir. Taze olan çay yaprakları ve tomurcuklarının büyük bir titizlikle toplanması büyük bir gayret gerektirir. Özellikle yaprakların ve tomurcukların kalitesinin korunması için nazikçe elle toplanması oldukça mühimdir. Bu nezaket için küçük ellere ihtiyaç vardır, bunu için kadınlar toplar hep.

Kadın eli zariftir, küçüktür. Olgunlaşmış sürgünlerin tepe tomurcuğundan başlayarak istenilen çay yapraklarını sapını işaret ve başparmakları arasına alıp, sürgünü zedelemeden koparması  gerekir. Kopardığı yaprakları zedelemeden sırtında taşıdığı küfeye koyar.

Zekiye, çay ve fındık bahçeleri olan bir ailenin tek kızıydı. Üç erkek kardeşle birlikte dört çocuklu bir ailede, tüm çocukluğunu annesine ev işlerinde yardım ederek geçirdi. İlkokulu bitirdiğinde artık okumasına gerek kalmadığı kararı verildi. Oysaki o okumak istemişti. On ikinci yaş gününde, evlenme çağına yaklaştığı söylendi yüzüne. Bundan sonra giyimine, hareketlerine, gülmesine, oturmasına, kalkmasına dikkat etmesi gerekliydi artık. Çay toplama işine sokuldu. Evlenene kadar ailesine, evlendikten sonra da eşine ücretsiz işçi olarak çalışacaktı. Çayla imtihanı çocukluğunda başlayan Zekiye, çay toplama ve üretimi konusunda kardeşlerinden daha bilgili ve ilerideydi. 

On beş yaşındayken uzun yol şoförü olan babası trafik kazasında hayatını kaybedince, bağlar, bahçeler erkek kardeşler arasında pay edildi. Zekiye mülksüzdü. Ama yıllarca kendine ait olmayan bahçelerde emeği karşılıksız bir şekilde sömürülen bir işçi olarak çalışıp, önce ağabeylerinin sonra da kocasının veli nimeti olacaktı. Buna inandırılmıştı… Ailenin her türlü şiddetine -buna ekonomik şiddet de dahildi- maruz kalıp bunun hayatın normal seyri olduğuna, kendisinin tüm aile bireylerine karşı sorumlu olduğuna, önceliğin çocuklar da dahil erkeklerin refahı ve huzurunun gelmesine, isyan etmemesi, konuşmaması gerektiğine inandırılmıştı.

Zekiye içliğini, şalvarını giydi. Peştamalını beline, keşanını başına bağladı. Kara lastiklerini ayağına geçirdi, küfesini sırtına astı. Yeni bir hasat için diğer kadınlarla birlikte dik yamaçlara, uçsuz bucaksız yeşilliklere doğru yol aldı.

Zekiye, Doğu Karadeniz’de çay üretiminin ve hasadının vazgeçilmez emektarı çiftçi kadınlardan sadece biri. Elbette ülkemizde bölgeden bölgeye farklı şekillerde yaşanan kadının ezilmişliğini ve bu ezilmişliğin üzerine ağır bir kapak gibi kapanan emeğinin karşılığının olmayışını anlatmaya satırlar, paragraflar yetmez ancak tüm emektar çiftçi kadınların yaşadıklarının ne kadar ortak olduğunu bildiğim için Zekiye’nin hikayesiyle sınırlandırdım.

Doğu Karadeniz’de örneğin; ortak geçim kaynağı olan çayın topraktan filizlenmesine kadın emeğinin yarısını bile harcamayan erkekler, çay bahçelerinin doğal sahipleri konumundalar. Bahçe tapularının hiç verilmediği kadınlara ancak ailedeki erkeklerin borçlu olması durumunda çay üreticisi belgesi verilir. Fakat kadın bunu kendi başına kullanamaz. Çay tarlaları kardeşler arasında pay edilirken buna kız kardeşler dahil edilmez. Çay parasının nereye ne kadar kullanılacağı evin reisi erkek tarafından belirlenir. Bunların sonucunda kadının harcadığı emeği hiçe sayan erkek, mülk sahibi haline gelir. Kapitalizmin emek sömürüsüne en fazla maruz kalan kadınlar, tarımda bunu fazlasıyla yaşıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği en çarpıcı biçimde burada ortaya çıkıyor.

Türkiye’de tarımda kadın istihdamı çok yüksektir. Tarımda, üretimde, en yoğun kullanılan emek, kadın emeğidir. Türkiye’de daha çok küçük ölçekli işletmeler mevcuttur ve bu işletmelerde aile içi emekle üretim yapılmaktadır. Kadın daima ücretsiz aile işçisidir. Kadın emeği, kayıt dışı istihdam ve olmayan mülkiyet hakları nedeni ile görünmez haldedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) I. Çeyrek (Ocak-Mart 2023) İşgücü İstatistiklerine göre3; istihdam edilenlerin sektör (tarım, sanayi, inşaat ve hizmetler) dağılımları incelendiğinde tarımda istihdam edilme oranı kadınlarda %16,5 iken erkeklerde %12,2. Yani tarımda kadınların istihdamı erkeklerden daha fazla. Tarım, %77,7’lik kayıt dışı istihdam oranı ile tüm sektörler arasında bu konuda zirvede yer alıyor. Tarımda çalışan kadınların % 88,7’si sosyal güvenlik kurumuna kayıt dışı olarak çalışıyor. İstihdam edilenlerin işteki durumuna göre; tarımda ücretli veya yevmiyeli çalışan kadın sayısı 146 bin kişi (%8,74), kendi hesabına çalışan 251 bin kişi (%15,03), ücretsiz aile işçisi olarak 1 milyon 268 bin kişi (%75,97) ve işveren kadın sayısı ise 3 bin kişi (%0,17).

Görüldüğü üzere, tarımda kadınlar ücretsiz aile işçisi! Bir başka ifadeyle, her 4 kadından 3’ü ücretsiz aile işçisi…

Türkiye genelinde kadınlar mülksüzdür. Tarımda, kadınlar daha çok mülksüzdür. Ziraat odalarında belirgin bir erkek hakimiyeti söz konusudur. Miras yoluyla toprak bölüşülürken, en verimsiz topraklar kadınlara geçmekte, kadına düşen topraklar değerinin altında erkek kardeşlere devrolmaktadır. Kadınlara mirastan feragat sözleşmesi imzalatılarak yasal olarak bu hakları ellerinden alınabilmektedir. 6537 numaralı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda 2014 yılında yapılan değişiklik, tarımsal arazilerin bölünmemesi, dolayısıyla verimliliğin azalmaması için, toprağın “ehil” mirasçıya verilmesi yolundaki değişiklikte toprak mülkiyetinin erkeklere geçmesi için bir gerekçe olmuştur.

Kırsalda kadının eğitime erişimi güçtür, örgütlenme şansı azdır; kadın gelir üzerinde söz sahibi değildir, sosyal güvenceden yoksundur. Pazara, kredi ve finansal hizmetlere erişimi güçtür. Tarımda çalışan kadın, işgücüne katılımda emeğinin karşılığını alamaz. 

Peki tüm bu bilgilerin ışığında yapılacak bir şeyler var mıdır? Çiftçi kadınlarımıza nerede ve ne şekilde seslenebiliriz? Onlara nasıl dokunabilir ve ilham verebiliriz? Sesimiz yükselterek onların dertlerine, isteklerine tercüman olabilir miyiz? Bunun için elbette yapılabilecek çok iş var.

Kadın tarımda nasıl görünür olur?

Kadınların tarımda güçlenmesi ve emeğinin karşılığını alabilmesi için atılması gereken pek çok somut adım var;

  • Tarım sektöründe kadınların ekonomik özgürlüğünü elde edebilmesi ve ekonomik alanda güçlenmesi için özel devlet teşvikleri sunulmalı. 
  • Kadın emeği ve tarımsal üretim odağında yayın kanalları (TV, radyo ve dijital mecralar) çeşitlenmeli, konuyu sık sık masaya yatırmalı.
  • Kadınlar dijital alanda güçlenmeli; kadınlara dijital pazarlama, dijital kimlik oluşturma ve markalaşma gibi konularda eğitimler verilmeli ve danışmanlık desteği sunulmalı.
  • Kadınlar örgütlenmeli; kadın kooperatifleri nicelik ve nitelik olarak güçlenmeli ve kolektif çalışma kültürü aşılanmalı. 
  • Devlet tarım işçisi kadınların emeğini görünür hale getirmeli; kayıt dışı istihdamla topyekûn mücadele edilmeli ve güvenceli istihdam imkânları geliştirilmeli.
  • Kadınların çalışma koşulları iyileştirilmeli ve kadınların özgün ihtiyaçları dikkate alınmalı; insan onuruna yakışır iş ve iş ortamı sağlanmalı.

Kadınlar “kendi” topraklarında sadece işçi olmamalı; toprak sahibi olarak da söz hakkı kazanmalı. Özetle, tarım sektöründe kimsenin geride kalmaması, eşit ve kapsayıcı çalışma koşullarının inşa edilebilmesi için hak temelli bir yönetim yaklaşımı benimsenmeli.

Başka bir tarım mümkün

Kadınlar tarımsal üretimin güvencesi. Tarımda toplumsal cinsiyet eşitliği için kadın temsili sadece tarımsal üretimle sınırlı tutulmamalı, kadınlar tarım politikalarının her aşamasında yer almalı ve karar alma mekanizmalarında “eşit temsil” edilmeli.

Kadınlar, tarım politikalarının belirlenmesinde ve uygulanmasında ön sıralarda bulunmalı. Böylelikle, tarımda çalışan kadınların ihtiyaç ve beklentilerine çözüm sunulabilir; yani kadın bakış açısı tarım politikalarına yansıtılabilir. Eğer kadınlar tarımdan uzak kalırsa dünya genelinde gıda krizi şiddetlenir; açlık ve kıtlık yaşanır.

Bilim ışığında, hak temelli politikalarla kadınların tarım sektöründe güçlenmesi ve kadın emeğinin görünür olması sağlanmalı. Eğer tarımda eşit temsil ve eşit katılım mümkün olmazsa sürdürülebilir bir gelecekten de bahsedemeyiz.

Toprağım gerçek sahibi kadındır

Toprak, cömert ve vericidir, tıpkı kadın gibi. Toprak, vefakardır, tıpkı kadın gibi. Toprak hayat verir besler, öğretir, tıpkı kadın gibi. Toprak her haliyle o kadar kadındır ki bir çok dilde, kültürde toprak doğal olarak ana olarak anılır. Kadın toprağı sever. Tarımı başlatan ve doğayı ehlileştiren kadındır. Tarlada büyüyen domatesi, bahçede fışkıran naneyi, saksıda doğan fesleğeni, açan gülü kadın sever, yenidoğanı sevdiği gibi sever. Fideye, çiçeğe, meyveye özen gösterir, vefa gösterir kadın. Tarıma yakışır kadın, tarım da kadına yakışır. Doğada, eksiltmez, artırır kadın; yok etmez, ziyan etmez, korur, sürdürür kadın. Kadim bilgiyi aktarır kadın.

Unutmayalım, kadın yoksa tarım da yok! Tarım yoksa gelecek de yok!

3. TÜİK (2023). “İşgücü İstatistikleri, I. Çeyrek: Ocak-Mart, 2023”. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Isgucu-Istatistikleri-I.-Ceyrek:-Ocak-Mart,-2023-49380.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Farah Nasser
Farah Nasser
Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne ve Görüntü Sanatları Dekor ve Kostüm Bölümü mezunudur. Reklam ve iletişim sektöründe 33 yıllık profesyonel iş tecrübesinin yanı sıra uluslararası firmalarda marka danışmanlığı yapmaktadır. Hâlen bir reklam ajansında Yaratıcı Grup Direktörü olarak çalışmaktadır. Okumak ve yazmak en büyük tutkusudur.

POPÜLER YAZILAR