Yazılar

Bir Annenin İlham Veren Direnişi: Rabiye Kurnaz George W. Bush’a Karşı

Kahramanlar her zaman destanlardan değil, bazen bir evin mutfağından...

Çağın Vebası Arsızlık

Bazı insanlar nasıl kolayca unutur? Daha birkaç gün önce birlikte...

Güzellik Kaygıları ile Kadınların Kendini Kabul Etme Yolculuğu

Güzellik, insanlık tarihi boyunca kadınların kimliklerini, değerlerini ve toplumsal...

Klasik Müziğin Unutulmuş Bestecileri: Francesca Caccini

Hayatı farklı notalar içeren bir beste gibi görürüm. Her...

İnkâr

Aslı, bir yıl önce okuduğu romanın ilk sayfasına, “Hayat,...

Özel Dosya

Adile Naşit: Hüzünlü Bir Kahkaha

Hafize Ana, Adile Teyze ve birçok unutulmaz rolle aklımızdan...

Madam Anahit: Pera’nın Solmayan Çiçeği

Dile kolay, kırk yıl… Şehirlerin incisi İstanbul’un gözbebeğinde, Beyoğlu...

Tezer Özlü: Yaşamın ve Ölümün Ucunda

Sene 1994. İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı birinci...

Aliye Berger: Sanatın Özgür Ruhu

Türk sanat tarihinin en özgün ve yenilikçi isimlerinden biri...

Göz At

Başlarken

Her sabahına ayrı bir acıyla uyandığımız günler var. Farklı coğrafyalardaki insanların göğsüne türlü dertler ağırlık veriyor, biliyorum. Ancak biz bu meselelerin görece en acılarını yaşıyoruz dersem abartmış olmayacağımı düşünüyorum.

Kimim Ben?

Kendin olmaya karar verdiğin an güzelleşirsin.  COCO CHANEL “Annnneeeeee?” “Efendim çocuğum?” “Annnneeeeee?” “Eefendim çocuğuum?” “Anneeeee...

Bir Kadın Olarak Var Mıyım, Yok Muyum?

Dünyaya ilk adımımı “Bu da kız oldu, ne yapalım?” sorusundaki ‘kız’ olarak attığımda, bunun, hayatım boyunca sürecek bir var olma mücadelesine dönüşeceğini henüz bilmiyordum.

Klasik Müziğin Unutulmuş Bestecileri: Francesca Caccini

Hayatı farklı notalar içeren bir beste gibi görürüm. Her...

Susmayan Çığlık

Kitaplarla dolu, küçük çalışma odasında Asude, yazdığı metni bir...

Mutlaka Oku

Kırbaç, Pikap ve Kaos

Nietzsche’nin Lou Salome’ye olan derin aşkı belli bir süre sonra reddedilmeyle sonlanınca, Nietzsche kadınlara karşı olan bakış açısını “Böyle buyurdu Zerdüşt” kitabında  şöyle dillendirir: “Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı unutma!” Biz kırbacı unutmayıp daha sonra elimize almak kaydıyla bir kenara koyalım.

Mukadderat: Elâlem ne der? İkinci bahar var mı?

“Aslında insanın canını en çok acıtan şey hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır,” der Dostoyevski.

Old But Gold: Queen’s Gambit

Biliyorum, biliyorum… Üzerine bol bol yazıldı, çizildi… Fakat ben henüz ara ara açıp izlemekten usanmadım. Yaparım bunu. Aynı filmleri yeniden bir daha izlerim. Repliklerini ezbere bilsem bile sıkılmam, ilk kez izliyormuş gibi gözlerimi pür dikkat ekrana dikerim. Özellikle Yüzüklerin Efendisi ve Harry Potter bağımlıları neden bahsettiğimi çok iyi biliyorlar, eminim.

Aynı Ağıdın Diliyiz

Tüm toplumlarda, bütün dinlerde, her çağda hedef hep kadındır. Sürdürülebilir kalıcı çözümler bulmak yerine hep geçiştirerek bu hedeflerde oyalanılmıştır. Bir yandan, kadın cephesinde geçmişe karşı kazanılan zaferler de yok değildir.

Savaşların Gölgesinde Kadın Olmak

İnsanoğlunun var olduğu andan itibaren bitmeyen doyumsuzluğu coğrafyaları yerle bir etmiştir. Ve tam da savaşların göbeğinde kadın olmak zordur.

Kitaplar

Anne Gölgesi

Toplumda kabul görmek ve var olmak için kadınların önüne...

Görülmemiştir

Her biri farklı bir ses, farklı bir hayat. “Görülmemiştir”,...

Ayna Meselesi

Yazı bir oyundur. Oyun ciddiyet gerektirir. Doğrudan algılanamayan birçok...

Dikkat Çekici

Urgan

İçeriye giren kızgın güneş yüzünden, sırtımdan aşağıya kadar süzülen...

Güzellik Kaygıları ile Kadınların Kendini Kabul Etme Yolculuğu

Güzellik, insanlık tarihi boyunca kadınların kimliklerini, değerlerini ve toplumsal...

Mukadderat: Elâlem ne der? İkinci bahar var mı?

“Aslında insanın canını en çok acıtan şey hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır,” der Dostoyevski.

Eskici

Ne kadar zamandır pencereden sokağı gözetliyorum, çok bilemiyorum. Zaten vaktin kaç olduğu da akrep ve yelkovanın birbirlerini izlemesiyle belirlenemez benim günümün akışında.

Kimim Ben?

Kendin olmaya karar verdiğin an güzelleşirsin.  COCO CHANEL “Annnneeeeee?” “Efendim çocuğum?” “Annnneeeeee?” “Eefendim çocuğuum?” “Anneeeee...

Kaçırma

Bir Annenin İlham Veren Direnişi: Rabiye Kurnaz George W. Bush’a Karşı

Kahramanlar her zaman destanlardan değil, bazen bir evin mutfağından...

Çağın Vebası Arsızlık

Bazı insanlar nasıl kolayca unutur? Daha birkaç gün önce birlikte...

Güzellik Kaygıları ile Kadınların Kendini Kabul Etme Yolculuğu

Güzellik, insanlık tarihi boyunca kadınların kimliklerini, değerlerini ve toplumsal...

Klasik Müziğin Unutulmuş Bestecileri: Francesca Caccini

Hayatı farklı notalar içeren bir beste gibi görürüm. Her...

İnkâr

Aslı, bir yıl önce okuduğu romanın ilk sayfasına, “Hayat,...

Etkinlikler

Ayna Meselesi Tanıtım ve İmza Günü

8 Mart 2024 tarihinde JustWork'de gerçekleştirilen imza günü etkinliğiyle...

Görülmemiştir İmza Günü

Çünkü Kadınız Kolektifi üçüncü kitabı "Görülmemiştir" 16 Şubat 2025...

Kitap Kulübü

Çünkü Kadınız Kitap Kulübü her ay Beril Bozdoğan moderatörlüğünde...

Anne Gölgesi Tanıtım ve İmza Günü

29 Haziran 2024 tarihinde imza günü etkinliğiyle tanıtımı gerçekleşen...

Popüler

Madam Anahit: Pera’nın Solmayan Çiçeği

Dile kolay, kırk yıl… Şehirlerin incisi İstanbul’un gözbebeğinde, Beyoğlu...

Aşk Sensin

En son ne zaman baktın aynada kendine? Ne zaman gözlerini hiç kaçırmadan, yüzleştin gözlerinin içindeki seninle? Hüzünlü mü yoksa mutlu mu diye sordun mu maskesiz gerçek haline?

Konuşacak Çok Şeyimiz Var

https://open.spotify.com/episode/3wt7e0XJnUepYIzxFVNcBH?si=8YzAi0yNQcqsa2wprVv-zA Yazmak için bir araya gelen bir grup kadının söyleyecek...

Manifesto

Sen, Evet, sen güzel kardeşim. Kadın olmanın ağır yükünü ama evrenin tüm renklerini her hücresinde taşıyan biriciğim. Benim gibi, bizim gibi nicesinin sessiz ama sonsuz dayanışmasına ihtiyaç duyan, bundan güç bulan nadide çiçeğim…

Renkli Kuşlar Merdiveni

Ansızın tatlı bir meltem eserdi belki, gündüz vakti oturduğu...

Çünkü Kadınız

Yazılar

Bir Annenin İlham Veren Direnişi: Rabiye Kurnaz George W. Bush’a Karşı

Kahramanlar her zaman destanlardan değil, bazen bir evin mutfağından...

Çağın Vebası Arsızlık

Bazı insanlar nasıl kolayca unutur? Daha birkaç gün önce birlikte...

Güzellik Kaygıları ile Kadınların Kendini Kabul Etme Yolculuğu

Güzellik, insanlık tarihi boyunca kadınların kimliklerini, değerlerini ve toplumsal...

Klasik Müziğin Unutulmuş Bestecileri: Francesca Caccini

Hayatı farklı notalar içeren bir beste gibi görürüm. Her...

İnkâr

Aslı, bir yıl önce okuduğu romanın ilk sayfasına, “Hayat,...

Özel Dosya

Aliye Berger: Sanatın Özgür Ruhu

Türk sanat tarihinin en özgün ve yenilikçi isimlerinden biri...

Adile Naşit: Hüzünlü Bir Kahkaha

Hafize Ana, Adile Teyze ve birçok unutulmaz rolle aklımızdan...

Madam Anahit: Pera’nın Solmayan Çiçeği

Dile kolay, kırk yıl… Şehirlerin incisi İstanbul’un gözbebeğinde, Beyoğlu...

Tezer Özlü: Yaşamın ve Ölümün Ucunda

Sene 1994. İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı birinci...

Göz At

Zorunda mıyım?

Kafasını bir türlü toplayamıyordu. Öyle kırk falan değil, yüzlerce tilki… Hiçbirinin kuyruğu da birbirine değmiyordu. Üzerime yüklenen tüm o görev ve sorumluluklar gerçekten de benim mi, diye geçirdi aklından. Cevabı biliyordu. Neden yüklendim bunları?

Hikâyeler ve Semboller

Büyükada’da bir pazar… Kışın en keyifli zaman geçirdiğim adanın...

Peki Sen Neredesin?

Özgürlük; kendin olabilme cesareti, kendine tanım bulma yolculuğudur. Dünyanın her...

Güzellik Kaygıları ile Kadınların Kendini Kabul Etme Yolculuğu

Güzellik, insanlık tarihi boyunca kadınların kimliklerini, değerlerini ve toplumsal...

Susmayan Çığlık

Kitaplarla dolu, küçük çalışma odasında Asude, yazdığı metni bir...

Mutlaka Oku

Kırbaç, Pikap ve Kaos

Nietzsche’nin Lou Salome’ye olan derin aşkı belli bir süre sonra reddedilmeyle sonlanınca, Nietzsche kadınlara karşı olan bakış açısını “Böyle buyurdu Zerdüşt” kitabında  şöyle dillendirir: “Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı unutma!” Biz kırbacı unutmayıp daha sonra elimize almak kaydıyla bir kenara koyalım.

Mukadderat: Elâlem ne der? İkinci bahar var mı?

“Aslında insanın canını en çok acıtan şey hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır,” der Dostoyevski.

Old But Gold: Queen’s Gambit

Biliyorum, biliyorum… Üzerine bol bol yazıldı, çizildi… Fakat ben henüz ara ara açıp izlemekten usanmadım. Yaparım bunu. Aynı filmleri yeniden bir daha izlerim. Repliklerini ezbere bilsem bile sıkılmam, ilk kez izliyormuş gibi gözlerimi pür dikkat ekrana dikerim. Özellikle Yüzüklerin Efendisi ve Harry Potter bağımlıları neden bahsettiğimi çok iyi biliyorlar, eminim.

Aynı Ağıdın Diliyiz

Tüm toplumlarda, bütün dinlerde, her çağda hedef hep kadındır. Sürdürülebilir kalıcı çözümler bulmak yerine hep geçiştirerek bu hedeflerde oyalanılmıştır. Bir yandan, kadın cephesinde geçmişe karşı kazanılan zaferler de yok değildir.

Savaşların Gölgesinde Kadın Olmak

İnsanoğlunun var olduğu andan itibaren bitmeyen doyumsuzluğu coğrafyaları yerle bir etmiştir. Ve tam da savaşların göbeğinde kadın olmak zordur.

Kitaplar

Anne Gölgesi

Toplumda kabul görmek ve var olmak için kadınların önüne...

Ayna Meselesi

Yazı bir oyundur. Oyun ciddiyet gerektirir. Doğrudan algılanamayan birçok...

Görülmemiştir

Her biri farklı bir ses, farklı bir hayat. “Görülmemiştir”,...

Dikkat Çekici

Radarımıza Girenler-Sinema

MARIA Efsanevi opera sanatçısı Maria Callas’ın hayat hikâyesinin konu edildiği...

Kadınlar için Genetik Miras: Yumurta Dondurmanın Önemi

Günümüzde kadınlar, kariyer hedefleri, eğitim ve kişisel yaşam planlamaları...

Klasik Müziğin Unutulmuş Bestecileri: Francesca Caccini

Hayatı farklı notalar içeren bir beste gibi görürüm. Her...

Aşk Sensin

En son ne zaman baktın aynada kendine? Ne zaman gözlerini hiç kaçırmadan, yüzleştin gözlerinin içindeki seninle? Hüzünlü mü yoksa mutlu mu diye sordun mu maskesiz gerçek haline?

Doğadan Uzak, Instagrama Yakın: Kadınlar ve Kaybolan Bağlar

"Doğa, kadınlar gibidir; yaratıcılık ve dönüşümün sonsuz döngüsüdür” demiş Vandana Shiva, çevre aktivisti, feminist, yazar ve "ekofeminizmin" öncüsü.

Kaçırma

Bir Annenin İlham Veren Direnişi: Rabiye Kurnaz George W. Bush’a Karşı

Kahramanlar her zaman destanlardan değil, bazen bir evin mutfağından...

Çağın Vebası Arsızlık

Bazı insanlar nasıl kolayca unutur? Daha birkaç gün önce birlikte...

Güzellik Kaygıları ile Kadınların Kendini Kabul Etme Yolculuğu

Güzellik, insanlık tarihi boyunca kadınların kimliklerini, değerlerini ve toplumsal...

Klasik Müziğin Unutulmuş Bestecileri: Francesca Caccini

Hayatı farklı notalar içeren bir beste gibi görürüm. Her...

İnkâr

Aslı, bir yıl önce okuduğu romanın ilk sayfasına, “Hayat,...

Etkinlikler

Görülmemiştir İmza Günü

Çünkü Kadınız Kolektifi üçüncü kitabı "Görülmemiştir" 16 Şubat 2025...

Kitap Kulübü

Çünkü Kadınız Kitap Kulübü her ay Beril Bozdoğan moderatörlüğünde...

Anne Gölgesi Tanıtım ve İmza Günü

29 Haziran 2024 tarihinde imza günü etkinliğiyle tanıtımı gerçekleşen...

Ayna Meselesi Tanıtım ve İmza Günü

8 Mart 2024 tarihinde JustWork'de gerçekleştirilen imza günü etkinliğiyle...

Popüler

Aliye Berger: Sanatın Özgür Ruhu

Türk sanat tarihinin en özgün ve yenilikçi isimlerinden biri...

Peki Sen Neredesin?

Özgürlük; kendin olabilme cesareti, kendine tanım bulma yolculuğudur. Dünyanın her...

Şiddete Seyirci Kalmak

Kocası tarafından sokak ortasında bıçaklanarak öldürüldü. Çocuklarının gözü önünde altı kurşunla öldürülen kadın. Her gün basında karşımıza çıkan haberlerden biri. Kadının şiddet görmesi. Fiziksel ve psikolojik şiddet gören kadınların günbegün artması ve toplum olarak her birimizin az ya da çok suçlu olması. Bazılarımızın suç ortağı olması.

Kökleşen Acılar

“Neden, geçmek bilmeyen bir acıya sahibim?” diye sorduğunda, psikoloğu,...

Güzellik Kaygıları ile Kadınların Kendini Kabul Etme Yolculuğu

Güzellik, insanlık tarihi boyunca kadınların kimliklerini, değerlerini ve toplumsal...

Çünkü Kadınız

Çünkü Kadınız

Çarşamba, Nisan 23, 2025
spot_img

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Pembe Şehir Jaipur

Okuduğumuz bütün kitaplara, izlediğimiz bütün filmlere daha önce okuduklarımız ve izlediklerimizin izleri ile aslında hazırlık yaparız. Seyahatlerimizin her biri de bir sonrakinin hazırlığıdır. Hindistan’a gitmeden önce hepimizin bu türden hazırlıkları vardı. Dezenfektanlarımız, galoşlarımız, ıslak mendil ve maskelerimiz de hazırlığımızın fiziki kısmını oluşturuyordu. Ve fakat hazırlıklı olmak başka, hazır olmak başkaydı. Yollarda inekleri göreceğimizi biliyorduk ama sağlı sollu dükkanların bulunduğu daracık bir sokakta kocaman bir inekle burun buruna gelmek, dükkânın birinin ortasına öylece yatmış inekten dolayı içeri girememek başkaydı. Çok korna çaldıklarını duymuştuk ama sinyal, selektör yerine hatta çoğu zaman sebepsizce korna çaldıklarını, hiçbir trafik kuralının işlemediği ama o karmaşanın kendisinin bir düzen (!) olduğunu görmek farklıydı. “Ölüleri yakıyorlar” cümlesini bir kitapta okumak, bir belgeselde izlemek ile sarı, turuncu parlak kumaşa sarılmış, üstü çiçeklerle bezenmiş ölü bir bedenin önce Ganj’ın suyuna batırılıp sonra yanan odunların  üstüne sedye ile yerleştirildiğini, daha kısa sürede yansın diye çırağ tozu serpildiğini, yanmış kafatası ve ayakları görmek, dumanın burnunuza getirdiği kokuyu duymak farklıydı. Hele bir de bu manzara ile biraz ileride kriket oynayan çocukların neşesinin oluşturduğu ironi tam da Hindistan’ı tanımlıyordu. Kriket, İngiliz sömürüsünün gözle görülür en masum göstergesiydi. Pembe Şehir Jaipur, Dünyanın yedi harikasından birine, Taj Mahal’e ev sahipliği yapan Agra, “Orayı görmeden Hindistan’ı görmüş olmazsınız,” dedikleri, Hinduların Mekke’si Varanasi ve eskisi yenisi ile Delhi. Her şeyin zıddıyla yan yana iç içe olduğu Hindistan, nam-ı diğer Incredible India…

Jaipur, Racastan eyaletinin başkenti olan şehir pembe renkli binaları nedeniyle Pembe Şehir olarak da anılıyor. 1853 yılında İngiliz prensi Prens Albert’in ziyareti öncesi karşılama için bütün binalar pembeye boyanmış ve günümüze kadar da bu otantikliği korumuş.

Jaipur’un simgelerinden Hava Mahal, üzerindeki pirinç fırdöndüler nedeniyle Rüzgâr Sarayı olarak  adlandırılıyor. 1000 adet penceresi var ve bu pencereler aralarından gözlerin baktığı gizemli bir peçe gibi. Rivayete göre kıskanç Mihrace’nin haremdeki kadınların dışarıdan görünmeden dışarıyı seyredebilmeleri için kum taşından yaptırdığı bu saray, önden bakıldığında beş katlı görünse de arkada sadece iki katı var. Hava Mahal’in fotoğrafını çekebilmek için önce yolun karşısına geçip kadraja bütün azameti, gizemi sığdırmaya çalışıyoruz. Ama fotoğrafçılık da avcılık gibi. İlk atışlarda ıskalayabiliyorsunuz. Nasıl köpek balığı avının etrafında bir tam tur atmadan saldırıya geçmiyorsa, biz de “konu”nun etrafında bir tur atıyor, karşı binanın terasını gözümüze kestiriyoruz. Rica minnet insanlardan izin alıp terastan basıyoruz deklanşörlere, buradan ıskalamak imkânsız. 

Şehrin kurucusu Jai Singh astroloji ile yakından ilgilenmiş. Hatta astronom kişiliği savaşçı kişiliğinin önüne geçmiş. Şehre Jantar Mantar adlı bir gözlemevi yaptırmış. İlk bakışta  modern sanat akımının örneklerinin sergilendiği bir açık hava müzesine benzese de buradaki her yapının özel bir amacı var. Bu yapılar aracılığı ile yıldızların konumları, yükseklikleri ile güneş tutulmalarının tarihi hesaplanabiliyor. Buradaki en ilginç yapı ise 30 metre yüksekliğindeki güneş saati. Bu saatin gölgesi saatte 4 metre yol alarak Jaipur’un yerel saatini yarım dakikaya varan hassasiyette verebilmekte. Tabii güneş olmadığı zaman saati nasıl biliyorlar gibi bir soruyla rehberin devrelerini karıştırmıyoruz. Güneş tepemizde mimari çekimlerimiz devam ediyor. Sert ışıkta gölge ve aydınlık arasındaki keskin fark çekimleri epey zorlaştırıyor. 

Binbir Gece Masalları’na konu olmuş böyle masalsı bir şehir kalesiz olur mu? Olmaz. Amber Kalesi Moğol İmparatorluğu’nun görkeminin ve gücünün göstergesi gibi. 1648 yılında Şah Cihan döneminde tamamlanan kale, Baharat Yolu ve İpek Yolu ticaretinin yönetildiği yer. Kaleye sabahın ilk ışıklarında fillerle çıkıyoruz. Tüm kaleler gibi hâkim bir tepeye, kayaların üzerine adeta kondurulmuş. Teraslarından herhangi birinden bakıldığında küçük Moatha Gölü ve ortasındaki bahçe manzarası görünmekte. Fil sırtında kaleye ulaşmak için ağır ağır yol alırken kendimizi on altıncı yüzyılda hissediyoruz. Seyahatimiz birden zamanda yolculuk halini alıyor. 

Kaleyi adım adım gezerken rengarenk portreler, göz alıcı mimari detaylar, bir de afacan maymunlar bize eşlik ediyor. Maymunların fotoğrafını çekerken öyle hallere giriyoruz ki maymunlar aramızda hiç yabancılık çekmiyor.

Kale aynı zamanda Mihrace’nin sarayı. Aynalı tavanlar, fildişi ve sandal ağacından oyma işleri, duvardan akarak gelen ve bahçeye ulaşan su yolu ile zevk-i sefanın, ihtişamın, görkemin vücut bulmuş hali. Göz çağıran onca güzellikle mest olmuşken kaleden aşağı yürürken cüzzamlı yaşlı bir kadının dilenişi, açlıktan mı hastalıktan mı bilinmez kemik torbasına dönmüş köpekler, yarı baygın yılanları oynatarak geçimini sağlayanlar duygudan duyguya hızla savrulmamıza sebep oluyor.

Jaipur her haliyle şaşırtmaya devam ediyor. Galwar Bagh; Maymun Tapınağı. Maymun, Hindistan’da inek, fil ve fare gibi kutsallık atfedilen hayvanlardan biri. Tapınak doğanın içine gizlenmiş, hapsolmuş gibi. Her köşede maymunlar cirit atıyor. Hindular için bu maymunları beslemek bir çeşit ibadet. Maymunların keyfi yerinde görünüyor, hatta insanlardan daha iyi durumdalar. Tapınağın en ilginç ve etkileyici yanı kuşkusuz kutsal su havuzları. En tepedeki havuzda sadece maymunlar bulunuyor, insanların girmesi yasak. Diğer havuzlara insanlar girebiliyor. Suyun akış yönüne göre en önde erkekler onların arkasında kadınlar suya giriyor ve kutsal suda yıkanarak ibadetlerini yerine getiriyorlar. Maymun Tapınağı keskin kokusu ve maymunların sesleri ile kendimizi bir gerilim filminin setinde hissetmemize sebep oluyor.

Hintli kadınlar, bu ürkütücü atmosferi dağıtmak istermişçesine, göz alıcı renkteki sareleri (kıyafetleri), hızmaları, halhalları, bilezikleri, kolyeleri ve çikolata renkli tenlerinde inci gibi parlayan dişleri ile adeta rüzgar gibi esiyorlar. Kadın her coğrafyada, tarihin her zaman diliminde aynı rolü üstleniyor sanki; renk katmak, hayat vermek. Bazen bu rüzgâr fırtınaya dönüşebilir. Fırtına kelimesinin kökenine baktığımızda latince “fortuna” kelimesinden geldiğini görürüz. “Fortuna” ise talih, şans anlamına gelir. İngilizce’deki “Fortune” kelimesi de aynı kökten olup varlık, servet demektir. Yani kadın fırtına gibidir, eser geçer. Yıkılması gerekenleri yıkıp yenilere yer açar. Varlıktır, servettir, şanstır, talihtir. Tabi kıymetini bilene, varlığını görebilene…

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Dilek Altay
Dilek Altay
İlk şiirini ilkokul öğretmenine yazdığından beri ara vermeden yazmaya devam ediyor. Kimya Mühendisliği okudu. İstanbul’u, kimyayı ve yazmayı aşkla seviyor. Birinci vazifemizin bu olağanüstü kâinata şahitlik etmek olduğuna inanıyor. Yazılarını da bu şahitliğe şahitlik etsinler diye yazıyor.

POPÜLER YAZILAR