Çarşamba, Mayıs 21, 2025
spot_img

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Anne Ben Geldim

“Anne ben geldim.

Ağdaki balık, bardaktaki su kadar umarsızım

Dizlerin duruyor mu başımı koyacak?”

2021 yılı. Bodrum Antik Tiyatro’da o muhteşem piyano introsu. Selda Bağcan’ın büyüleyici sesiyle gökyüzündeki yıldızlar titredi, ay nefesini tuttu. Binlerce yıllık antik taşlar suskunluklarından utandı. (https://youtu.be/uBehtbQznN4)

Bizler de utandık geçen zaman içinde.

İnsanlığımızdan utandık.

Güzel evlatlarının saçının teline dokunmaya kıyamadığı annelerin yürekleri dağlayan feryatlarına çare bulamadık. Neden dağlar bile dayanamazken, Tanrı’nın acıyı insana verdiğini sorduk kendimize.

Ateş sadece düştüğü yeri yakmadı. Yaşadığımız coğrafyada bu yangın, kuru ot gibi tutuşturdu vicdanlarımızı. 

Bu Anneler Günü’nde Bolu Kartalkaya’daki yangın faciasında elleriyle evlatlarını camdan atmak zorunda kalan anneler varken, bir hiç uğruna oğlu Mattio Ahmet’i cinayete kurban veren Minguzzi ailesinin acısı devam ederken, Anneler Günü gülümsemek değil, susmaktır bizim için. Evlat acısı yaşayan annelerin değil bir günü, bir ömrü nasıl geçirecekleri karşısında boynumuz bükük ama isyandayız biz.

Çokça mağduru vardır Anneler Günü’nün!

Annesi olmayan evlatlar için sahte bir bahar havasıdır Mayıs’ın ikinci Pazar’ı.

Boğazda düğümlenir anneye dair duygular.

Eşlerini kaybedip çocuklarıyla ne yapacağını kara kara düşünen babalar için o gün bitmek bilmez. Kabristana bir demet çiçekle gidilir. Ayrık otları temizlenir. Sessizliğin çığlığı dağlar yürekleri.

Derler ya anne babayı kaybettikten sonra büyürmüş insan. Annesini uzun zaman önce kaybedenler erken büyümüş olmanın sancısını çekerler. Yaşlarını başlarını almışlardır oysaki.  Kaybetmenin ve bu acıyı sindirmenin getirdiği bir olgunluktur üstlerine giydikleri elbise.  Çıkaramazlar üstlerine biçilmiş o kaftanı. “Keşke yaşasaydı da yanına kıvrılsaydım, saçlarımı okşasaydı,” demek ister koca koca adamlar ama utanırlar, dillendiremezler.

Anneye dair her türlü travması olanlar açısından ağırdır bu özel günler. Bir an önce o günün bitmesini isterler. Çalışanlar ertesi gün işe gitmeyi, çocuklar okulda arkadaşlarıyla mavra yapmayı özlerler. Bir an önce hayat doğal akışına girmeli ve kalabalığa karışmalıdırlar.

Anne sevgisini görmüş olan benim gibi şanslılar için derinlik sarhoşluğudur.

Şanssız olanlar ise vurgun yemiş, denizin derinliklerinden çıkamamıştır yukarı. Dipte nefessiz kalıp kıyıya vuranların trajik öyküleri, bir yaşam boyu kâğıt kesiği gibi inceden ve derinden acıtır ruhlarını. Yaş baş dinlemez. Statü meslek tanımaz. Bir şarkı, çocuk gibi ağlatıp zihnin bir anda öne çıkardıklarıyla gülümsetir beklenmedik başka bir anda.

Vurgun yiyip kıyıya vuranların işi zordur. Kıyıda onları bekleyip hayat öpücüğü verenleri varsa ne âlâ. Ellerinden tutacak, saçlarını okşayacakları birini bulurlarsa kalpleri atmaya başlar. Bulamayanlar mı? Onlar hep yorgundurlar kendilerine rastlamaktan.

“Anne ben geldim
Yoruldum artık her yolağzında kendime rastlamaktan
Hep acılı, sarhoş ve sersem şiirler çırpıştıran bir adam”

Cemrelerin düşüşünden sonra yaklaşır Mayıs ayı. Bahar, leyleklerle getirir müjdesini ama buruk geçer baharın o günü bazıları için.

Mayıs başında kapitalizmin sahte dokunuşları boy gösterir medyada. Ekranlarda ve görsel basında, o güne özel ürünlerin satışlarının artırılması için yayınlanan reklamlardan alışveriş merkezlerindeki indirim ve promosyonlara kadar kokusu siner paranın önce ellerimize, sonra ruhumuza.

 Televizyonlarda mutfak aletleri reklamları patlama yaşar. Mutfak robotu, ütü, el mikseri, tencere, tava sadece alınacaksa anneye alınmalıdır. ‘Annem bana kalır’ melodisi kulaklarımızda yer eder. Öyle ya, annenin mutfak robotu varsa işleri hızlı bitirecek ve çocuklarına zaman ayırabilecektir. Bundan tüm ev ahalisi mutlu olacaktır!

 Sabah anneliğe dair şiirler ve arka planda çiçek görselleriyle WhatsApp mesajları gelir telefonlara. Birkaç anne, çocuk fotoğrafına eşlik eden anlamlı sevgi sözcükleri gönderilir eşe dosta. Ayrı şehirlerde yaşayan evlatlar internetten çiçek siparişi verirken, aynı şehirde yaşayan orta üst tabaka, lüks restoranlarda brunch organize eder. Anneannelerin, babaannelerin sağ olanlarının elleri öpülür. Herkes evine döner. Anneler, o özel günü çocukları ve torunlarıyla geçirmiş olmanın mutluluğuyla uyur o gece.

Bir de o gece uyuyamayanlar vardır. Gözlerini sımsıkı kapatıp bir an önce ertesi gün olmasını isteyenler… Kimi annesini yeni kaybetmenin hüznünü yaşar. Başını yastığa koyduğunda önce eski fotoğraflara bakar. Bilir ne duyacağını ama yine de basar telefonunun yeşil arama tuşuna.    “Aradığınız numaraya ulaşılamamaktadır.”

‘Anne ben geldim
Üstüm başım uzak yolların tozlarıyla perişan
Çoktan paralandı’

Bu Anneler Günü her yıl olduğu gibi yine hüzünlüyüz. Bu yolculuğun tozlarıyla paralanan tüm mağdurların bir gün “Ben geldim,” deyip kavuşması umuduyla.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Atiye Gözde Sıdar
Atiye Gözde Sıdar
1974 Ankara doğumlu. Ankara ve İzmir’de ikamet ediyor. Lisansını Hacettepe İngiliz Dilbiliminde, yüksek lisanslarını Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde ve Ufuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladı. 25 yıllık öğretmenlik hayatında Uluslararası Bakalorya eğitim programında Bilgi Kuramı, Amerikan ve İngiliz edebiyatı dersleri verdi.

POPÜLER YAZILAR