Cuma, Temmuz 18, 2025

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Dünya Genelinde Kısırlık Tedavilerinde Kadına Yönelik Sosyal Baskılar 

Kısırlık tedavilerinde IVF tedavilerindeki (halk arasında tüp bebek) tüm fizyolojik ve psikolojik yükleri sadece kadınların çektiğini biliyor muydunuz? 

Tedavideki anne adaylarının karşılaştığı en büyük baskıların başında tahmin edersiniz ki toplumsal roller ve doğurganlık görevi geliyor. Çünkü birçok kültürde kadın, toplum tarafından “anne olamamakla” tanımlanıyor. Bu durum, çocuk sahibi olamayan kadınları dışlayıcı, suçlayıcı ya da eksik hissettiren baskılara neden oluyor. Özellikle geleneksel toplumlarda bu baskı tabii ki çok daha ağır. 

Üstelik en üzücü tarafı ise erkek faktörlü kısırlık durumlarında, tedavi aşamasındaki anne adaylarının yaşadığı psikolojik ve sosyolojik baskıların çok daha acımasız ve derin olması. Maalesef sadece gelişmekte olan ülkelerde değil, gelişmiş ülkelerde de bu tablo acı bir şekilde karşımıza çıkıyor.

“Anne olamayan kadın yarım kadındır,” gibi söylemler kadını yalnızca doğurganlıkla tanımlıyor ve bireyselliğini yok sayıyor. Tedavi sırasında anne adaylarının yaşadığı suçluluk ve utanç döngüsü ise üzerinde durulması gereken diğer önemli baskılardan biri. 

Kısırlık her iki cinsiyete de bağlı olabilmesine rağmen, sıklıkla bu durumdan, kadınlar tek başına sorumlu tutuluyor. Bu durumda, evliliklerin bitme nedenlerinin başında “çocuk olmaması” gösterilerek, tüm yük yine kadının omzuna bindiriliyor. Bu da depresyon, kaygı bozuklukları ve özgüven kayıplarına yol açıyor.

Kısırlık tedavileri (özellikle tüp bebek tedavileri, aşılama vb.) fiziksel olarak büyük ölçüde kadının vücudu üzerinden yürütülüyor. İlaçlar, hormon tedavileri, operasyonlar, sürekli hastane kontrolleri…

Üstüne üstlük, bu yük tek başına kadına aitmiş gibi yorumlanıyor. Oysa kısırlık, çiftlerin ortak sorunu olmasına rağmen yine bu yükün fazlalığı da kadının üstünde.

Medya ve reklamların da son yıllarda oldukça fazla baskıcı mecralar olduğunu söyleyebilirim. Medya da bu toplumsal baskıyı çoğu zaman pekiştiriyor. Dizilerde, reklamlarda çocuk sahibi kadınlar “tam kadın”; olamayanlar ise ya acılı karakterler ya da eksik kişiler olarak temsil ediliyor. Bu da algıları şekillendiriyor. 

Dünya’daki örneklere bakınca da durum çok iç açıcı değil. Hindistan’da kadınlar doğurmazsa ailelerinden dışlanabiliyor; kırsal olanlarda evlilik dışı doğurganlık baskısı yoğun. Nijerya’da kısırlık kadının “başarısızlığı” olarak görülüyor. Geleneksel tedavi yöntemlerine yönlendirme oranı yüksek. Mısır’da da durum oldukça fena. Toplumda kısırlık durumu olan kadınlar damgalanıyor. Çoğu zaman “ikinci eş getirme” tehdidiyle karşı karşıya kalabiliyorlar. Türkiye’de ise özellikle Anadolu’da kadınlar hâlâ çocukla kutsanıyor. Tüp bebek gibi yöntemler bazen çevreden gizlenerek yapılıyor. Buna en yakın şahitlerden biriyim diyebilirim.

Makalenin en başında, bu baskıların sadece gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde değil; gelişmiş ülkelerde de karşımıza çıktığını belirtmiştim. Bu ülkelerin en başında Japonya geliyor. Kariyer yolunda ilerleyen kadınlar, evlenmemeyi veya çocuk sahibi olmamayı seçtiklerinde dahi toplum baskıyla karşılaşıyor. Diğer gelişmiş ülkelerde, örneğin bazı İskandinav ülkelerde ise doğurganlık baskısı oldukça düşük; kadınların çocuk sahibi olmaması toplumsal dışlama nedeni olmuyor. 

En vurucu durum ise sosyal medya ve “mutlu anneler kulübü” platformları… Instagram gibi platformlarda sürekli “mükemmel annelik” örnekleri sunuluyor. Bu durumda hem kısırlık yaşayan, hem çocuk sahibi olamayan kadınlarda “yetersizsin”  duyguları o kadar sık tekrarlanıyor ki gün geçtikçe bu baskılar işin içinden çıkılmaz bir hâle dönüşüyor.

Görünen o ki, sadece kendi coğrafyamızda değil, Dünya’da da kadının yaşadığı bu baskıların dilinin aynı olduğunu söyleyemem yanlış olmayacaktır.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İlknur Çevik
İlknur Çevik
İstanbul doğumlu. İşletme lisansı ve uluslararası ticaret yüksek lisansı ardından, Türkiye'deki sağlık turizmi sektörünün öncü girişimcilerinden biri olarak profesyonel hayatını sürdürüyor. Mastercamp Yazarlık Akademisi mezunu ve aktif olarak blog yazarlığı yapıyor. Çeşitli kolektif kitaplarda öyküleri yer almaktadır.

POPÜLER YAZILAR