Cumartesi, Ağustos 16, 2025

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Perde Kapanmadan Önce

Hayat, biz daha doğmadan yazılmış bir tiyatro oyunudur. Roller çoktan dağıtılmış, seyirciler hazır, dekor tamamdır. Toz tutmuş perdeler, yaslanmaya korktuğumuz duvarlar, hiçbir yere açılmayan pencereler… Ve biliriz ki bu oyun, kimin nerede duracağını en baştan söyler. Erkeklerin sahnesi geniştir. Işıklar boldur, hep yukarıdan vurur. Alkışlar her zaman hazırdır. Ama kadınların hayat oyununda sahne daralır; adımlar ölçülü, nefes bile sayılıdır. 

BİRİNCİ PERDE

Perde açılır, bir kadın sahneye ilk adımını atar.

Perdenin arkasındaki suflörler hiç zaman kaybetmeden başlar:

  • İyi kız ol.
  • Uslu kızlar ağlamaz.
  • Kız gibi otur.
  • Kız dediğin sessiz olur.
  • Doğru giyin.
  • Düzgün konuş.

Bu böyle sürer gider. Çünkü başkalarının yazdığı hikâyelerde, kadınlar yan karakterdir. ‘’Annesinin kızı, kocasının karısı, evinin hanımı, çocuğunun annesi’’dir. Birinin bir şeyi olmaktan başka bir hayat mümkün müdür? Ezberletilmiş repliklerle, sıkıştırıldığımız alanlarda, rolümüzü oynarken, belki yalnız ve karanlık bir mutfak gecesinde, belki kalabalığın içindeyken bir yalnızlık hissinde fark ederiz ki bu hikâye bize ait değil.

Bize ait olmayan repliklerle oyuna devam ettikçe dilimiz düğümlenir. Bizim olmayan beklentilere ve mecburiyetlere boyun eğdiğimiz kadar küçülürüz sahnede. Seyircinin duymak istediği şeyleri söylersek alkışlanır, içimizden gelenleri söylersek kışkışlanırız. O sırada biz, ileride bir gün kendi yazdığımız oyunda sahne almanın hayalini kurarız. Birinin kızı, birinin eşi olmadan, ne zaman susup ne zaman güleceğimizi birine sormadan yaşamayı arzularız.
‘’Evli misin, özgür mü’’, ‘’yalnız mısın, mutlu mu’’ sorularının alt metinlerini okumak zorunda kalmadan hem hepsi hem hiçbiri olabilmenin merakıyla nefes alırız. Nefes verir, rolümüze devam ederiz.

ARAF

Sahne kararır, dramatik müzik girer.

Rolünü oynayan kadın, repliklerini reddettiğinde önce yavaş yavaş sessizlik oluşur. Alkış kesilir. Kalabalık dağılır, salon boşalır. Ve kadın sahnede yalnızlıkla baş başa kalır. Yalnızlık, önce bir sessizliktir. Korkutucu, yabancı ve derin bir sessizlik. Çünkü o ana kadar hayat hep birilerinin sesiyle şekillenmiştir. Birinin öğüdü, ötekinin onayı, berikinin beklentisiyle… 

Şimdi sahnede tek başına kalan kadın, artık kimsenin alkışına ihtiyaç duymadan var olabileceğini keşfeder. Yalnızlığıyla yüzleşirken kendine varmanın, kendini tanımanın yolunu bulur. Ve asıl güç buradadır. Yalnızlığın derin sessizliğinde, en derinden gelen kendi sesini duyar. Doğduğundan beri bastırdığı sesi, şimdi cesurca çıkmaya hazırlanıyordur. Önce ürkekçe titrer, biraz çatallaşır. Ama susmaz. Konuştukça açılacağını, açıldıkça daha çok konuşacağını içten içe bilir. Artık, alışılmış olan her şey geride kalmıştır. Yapmacık roller, ezberlenmiş replikler, güvenli ama dar alanlar… Ne söyleyeceğini, nasıl duracağını, nereye bakacağını söyleyen kimse yoktur. Suflörlerin sesi susar. Yutkunulan sözler, ertelenmiş hayaller ve geleceğe dair umutlar dekordaki yerini alır. Işık, heyecanla sahneyi aydınlatacağı anı beklemektedir. 

İKİNCİ PERDE

Sahne aydınlanır. Işık büyür.

Kadın sahnede özgürce yürümeye başlar. Her adımı doğaçlamadır, ezber değil. Adımlarının nereye varacağını bilmeden, her adımda biraz daha kendine yaklaşarak yürür. Replikleri yırtar. Kostümünü çıkarır. Dekoru söker. Sil baştan kurduğu sahne, ilk kez onun alanıdır artık. Işık, ilk kez yüzünü parlatmaya başlar. Artık o, kendi oyununu yazmaktadır. Kalemi özgür, kelamı güçlüdür. Ve her kelimeyle biraz daha büyür o sahnede. Bir zamanlar “doğru” diye ezberletilen her şey, yerini “kendine ait” olana bırakır. Ne yapması gerektiğini değil ne yapmak istediğini sorar artık kendine. Cevaplarda özgürlüğün kokusu vardır. Bu özgürlükle kadın, olmak istediği her şey olabilir artık. Yazar, yönetmen, ışıkçı, dekorcu… En çok da kendisi olur. Kendi sahnesinde, kendi oyununu oynayan birinin sesi, alkışın ta kendisidir. 

SON SAHNE

Tek bir spot kadının yüzüne odaklanır, müzik hareketlenir.

Işık, artık ondan yanadır. Sahne, onun nefesiyle doludur.
Kadın, ilk kez kendi hikâyesinde başroldedir. Gözlerinde özgürlüğün ateşi yanmakta, yıllardır gizlediği ses şimdi oyunun müziğine yön vermektedir. Perde kapanmadan önce, kadının son bir sözü vardır: ‘’Artık hikâye bana ait.’’

Perde kapanamaz, anons girer: 

Oyunumuz başlamak üzeredir, lütfen yerlerinizi alınız. Cep telefonlarınızın ve yersiz yorumlarınızın sesini kapatmayı unutmayınız.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Gizem Yeşilyaprak
Gizem Yeşilyaprak
1988, Ankara doğumlu. Ankara Üniversitesinden lisans derecesini aldıktan sonra reklam ve iletişim dünyasına adım attı. 2009’dan bu yana Yaratıcı Yazar olarak çalışıyor. Markalar için özgün anlatılar tasarlarken, kendi hikâyelerinde de insanın hayatla kurduğu ilişkinin izini sürüyor.

POPÜLER YAZILAR