Tuesday, April 8, 2025
spot_img

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Minik Bir Dudak Parlatıcısı

Gece aynaya bakmadan yattığım için çok pişmanım. En son nasıl göründüğümü hiç bilemeyeceğim. Bakmış olsam belki annemin buraya gelmeden önce bana aldığı o minik dudak parlatıcısını sürer, rüyama girenlere güzel göründüğüm gibi hayata da tatlı yüzümle veda ederdim. Uyandığımda da o panikle hiç aklıma gelmedi. Oysa yastığımın altına koymuştum uyumadan önce. Hiç olmazsa elime alabilirdim. 

Bir anda korkunç bir ses duyuldu. Ardından da çığlıklar. Babam yatağından zıplayarak kalkan abimi elinden yakaladı. Ayakkabılarını giyememişti. Annem de beni kucakladı. Korkmamamı söylerken gözlerindeki endişe küçük kalbimin boyutunu hiçe sayarak hızlanmasına yetmişti. Odadan çıktığımızda yüzümüze vuran duman gözlerimi yakmıştı. Koridorda hızla ilerlemeye çalışıyorduk kalabalığın paniğinde. Merdivenlerden inemeyeceğimizi anlayıp karşımıza çıkan ilk kapıyı açtığımızda şaşkınlık da eklendi bakışlarımıza. İçeride abim kadar bir çocuk pencere dibine oturmuş, dizlerine sarılmış sessizce ağlıyordu. Babam pencereden baktı. Dışarıdan gelen çığlıklar kalbimi daha da hızlandırmıştı. Belli ki aşağı atlamamızın imkânı yoktu. Annemle bakışmalarını yakaladım ama anlayamadım. Yaşım müsaade etmiyordu buna. Odanın kapısını kapattı. Banyodaki havluları ıslatarak kapının altına koydu. Pencere kenarında oturan çocuğun yanına gidip oturdu. Şimdi bir kolunun altında abim diğer kolunun altında ağlayan çocuk vardı. Annem kucağından beni bırakmadan kafasını bir o yana bir bu yana çevirerek babamı seyrediyordu. Hiç konuşmuyorlardı. Annem de oturdu. Beni kucağından bırakmadı. Sessizce beni öptü. Uzandı abimi öptü. Sonra da babamı. Tanımadığımız çocuğun yanağına da bir öpücük kondurduktan sonra titreyen sesiyle fısıldadı. “Hepinizi çok seviyorum.” Kimse cevap veremedi. Gözlerinde bu cümleden sonra gördüm ümitsizliği. Yaşıma rağmen. Bana baktı gülümsemeye çalışarak. “Seni hiç bırakmayacağım kızım. Korkma! Hep seninle olacağım,” derken belki de tek duası yanmadan önce ölmemizdi. 

Bildiğim doğrular yeterli değildi o gece yaşananları anlamam için. Hava kirliliğini artıran bir bulut olmuştuk hepimiz. Duyduğumuz her çığlık yaşadığımız korkuyu katlıyordu. 

Anneme bir gün cennetin neresi olduğunu sormuştum. İyi insanların öldükten sonra gittiği harika bir yer demişti. Cehennemi açıklamak istememişti. Ama ben arkadaşlarımdan öğrenmiştim. Orası da kötü insanların öldükten sonra cayır cayır yandığı yermiş. Bu gece burada olan herkes kötü müydü? Hani öldükten sonra yanacaktı kötüler? 

Benim günahım neydi peki? Geçen sene okulun ilk günü bir arkadaşımı itmiştim. O da düşüp kafasını yere çarpmıştı. Ama o da çelme takıp düşürmüştü beni. Onu burada göremiyordum. Anneannem “Kötülüğe kötülükle cevap verilmez!” demişti. Acaba bu yüzden mi? Yoksa yazın yavru kediyi sevmek için yuvasından almıştım, ondan mı? Ama annesine yakalanmadan götürüp bırakmıştım yerine. Bu yanımızda duran tanımadığımız çocukla dışarıdan çığlıkları gelenler, hepimiz aynı büyük suçu işlemiş olmalıydık. 

Annemin kucağının sıcaklığında göz kapaklarım ağırlaşıyordu. Saçlarımda eli yavaş hareketlerle gidip gelirken uykuya teslim olmak üzereydim. Son duyduğum babamın “Tek suçumuz bu ülkede doğmak!” deyişi olmuştu. Bu cümleyi anlayabilecek deneyime sahip değildim belki ama hissettiğim bu durumda oluşumuzda başka birilerinin suçlu olmasıydı. Artık cennetin de cehennemin de önemi kalmamıştı. Gökyüzüne savrulan küllerin arasında geleceğim vardı. Bir de hayallerim. 

O gecenin sabahında kayak yaparken düşmüş dakikalarca ağlamıştım. Abim benimle dalga geçmiş, beni daha da kızdırmıştı. Annem yine yanıma koşmuş, tatlı sesiyle acımı hafifletmişti. Sonra da benimle kartopu oynamıştı. Sırf ben mutlu olayım diye. Yine ben mutlu olayım diye sürekli gülümsüyor, beni öpücüklere boğuyordu. 

Bir zamanlar çok sevdiğim yarıyıl tatili, karlar, sıcak çikolata, dudak parlatıcım, her şey yavaş yavaş yok oluyordu. Beyazlar önce griye döndü, acı dolu çığlıklarla kaplandı. Sonra sesler uzaklaştı. Bütün o panik, bağırışlar, koşuşturma… Yavaşça siliniyor gibiydi. Annemin sesi de uzaktan geliyordu sanki. Uzaktan ve yavaş. “Ben buradayım, sen de beni bırakma!” diyordu. Göz kapaklarım ağırlaşıp kapanırken içimi daha önce hiç hissetmediğim bir huzur doldurmuştu. Aklıma gelen tek şey ise minik dudak parlatıcımdı. Keşke yanıma alsaydım.

Vuslat Işık
Vuslat Işık
1974’te İzmit’te doğdu. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme, University of North Alabama Finans bölümlerini bitirdi. 21 senelik kurumsal yaşamdan sonra Yoga ve Aile Dizimi eğitimleri aldı. 2018-2020 seneleri arasında Toronto George Brown College’da Pastane ve Fırın Sanatları bölümünü bitirirken Kanada’da yaşamayı denedi. Memleket hasretine dayanamayıp geri döndü. 2023 yılında ilk romanı “Bir Ay İki Çiçek” Eksik Parça Yayınları’ndan çıktı. Göç, savrulmalar, kadının kimlik arayışı üzerine kurmaca çalışmalarını sürdürmekte.

POPÜLER YAZILAR