Cuma, Temmuz 18, 2025

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Şevki’nin Cebinden Dökülen Son Damla

Zamanla kavgam bitmedi. Alışamadığım bu kavganın baş kahramanı olmak çok yorucu. Geçmişe söyleniyor, zamanında canımı yakanlara içimdekileri sıralarken buluyordum sık sık kendimi. Telefondaki eski fotoğrafların, bir yıl önceki anıların şeklinde önüme düşmesiyle dalıp gitmelerim, elimde unuttuğum sigaranın ateşinin parmaklarıma değmesiyle kendime gelmelerim. Ben benden gideli çok oldu. Belki de ben gidince sadeleştim. Kalabalık yaramıyor bana. 

Bu balkonda kaç sabah oldu, kaç güneş battı tek başıma? Ortancalar yeni açmıştı, ben soldurdum çiçeklerini anlattıklarımla. Geçen yıl, Haziran sonunda yeni açmışlardı. Çok ağladım üzerlerine, çok sigara külü attım köklerine. Ondandır belki Temmuz’dan sonra hiç çiçeğinin kalmaması. İşte yine Haziran geldi. Çiçek açtılar. Artık konuşmuyorum onlara. Zehir akıtmayayım diye. Bir de ben gidince, kavga etmenin de balkon sohbetlerinin de keyfi kaçtı. O yüzden de azaldı kavgalarım. Bir yıldır sadece üç kez arayan yirmi yıllık dostumun, neden benden uzaklaştığını sorgulamayı da bıraktım. Bir isimden ibaret artık benim için. Geçen gün aradım. Bayramın ikinci günüydü. Kutladım. Soğuk ve sıradan bir iki dakikaydı. Belki dedim, belki o sorar neden görüşemiyoruz diye. Sormadı. Neden sorsun ki? O biliyordu sebebini ve böyle istediği için aramadı. Hâlâ telefonumdaki kayıtta isminin yanına koyduğum kalbi kaldıramadım. Hani belki bir bahanesi vardır. Belki benim fark etmediğim bir hatam olmuştur. Bir gün arar, “Sen neden böyle yaptın?” der. Son bir yıldır, her gün “belki” dedim. Hâlâ diyorum. Hâlâ eski yazışmalarımızı açıp okuyorum. Yaşadığım kötü günleri atlattım, benim benden gidişimi de atlattım ama dostumun gidişini atlatamadım. Demek ki zor günlerim onu sıktı. Demek ki canımın acısı onun daha çok üzdü. Belki dayanamamıştır beni her gün ağlarken görmeye. Belki zaman vermiştir bana iyileşeyim diye. Zaman geçti, kavgalarım bitti ama o bende bitmedi. Bahane bulmak istedim hep. Biliyordum, bir gün kapı çalsa “Bittiyse ağlak zamanların, yap bir kahve de içelim,” dese; karşı koymaz, sitem etmez, kocaman sarılırdım kapı eşiğinde ona. Ama artık bitti. Çok zordu bunu söylemek. Ben de yazdım. “Bitti” yazdım, büyük harflerle. Yanına kocaman bir nokta koydum. Keçeli kalemle, en siyahından. Ucu bastırmaktan ayrılmış kalemle, kâğıdı yırtarcasına.

Kaç kişinin başına sevdiği bir yakınını kaybetmek, boşanmak, işten çıkarılmak, maddi sıkıntılar çekmek, elindeki tüm imkânların alınması aynı anda gelir? Benim. Tüm bunların üzerine dostumun da terk etmesi sanırım bardağın taştığı son damladır. O yüzden bu kadar üzmüştür. Saydıklarımın hepsinden acı gelmesi bu sebepledir. 

Eşini aradım bir gün, dedim ki “Sen bilirsin neden böyle oldu?” Bir süre bekledim, ses gelmedi. Hat gitti sanırım. 

“Alo, alo. Selim orada mısın?”

“…”

Tam kapatmak üzereydim ki, 

“Aylin ben seni sonra arayayım mı? Şu an bir toplantıdayım, konuşamıyorum.”

“Aa tabii, kusura bakma lütfen, müsait misin diye sormadan lafa girdim. Konuşuruz sen müsait olduğunda.”

“…”

Telefon kapandı. Hoşça kal bile diyemeden. Olsun, toplantıda ayıp olurdu hoşça kal gibi sıcak bir cümle. Resmiyeti bozardı.

Bir daha da hiç aramadı Selim. Sanırım toplantısı uzun sürünce unuttu. Tabii ki öyledir. Yoksa niye…

Haziran aylarında akşamları soğuk oluyor. Yine sarıp sarmaladı işte, sıcacık oldu içim. Yumuşacık, pamuk gibi, hele o kokusu. Huzur veriyor içime yün kokusu bu hırkanın. Herkesinki böyle midir ki? Ben ona Şevki adını taktım. Neden bilmiyorum, sıcak, samimi, basit bir isim ya. Sanırım ondan. 

Aa cebinde bir şey var. Keşke para unutmuş olsam. Hayır daha büyük bir kâğıt. Dörde katlanmış. İçinde yazılar var. Hatırlayamadım.

“Başıma gelen en güzel şeysin. Dostluğumuz hiç bitmesin. 03.01.2024 Özlem”

Kâğıdın altına küçücük çizilen çiçek, bir sardunya. Tesadüf mü? Sanmam. O benden gitmemiş, yanıma sardunyaları bırakmış nöbetçi olarak. 

“Yapma Aylin yapmaa! Yapacaksan da az ötede ağla. Bak Sardunyalar kuruyacak yine.” 

Yok yok hâlâ yalnızım balkonda, Şevki’nin sesi bu. Koruyor beni, sarıyor, sarmalıyor. Kalbim üşümesin diye. Bazen de zorluyor şunları söylemem için:

Şimdi iyi niyetlerimi
Bir bir yargılayıp asıyorum
Bu son olsun, bu son olsun.

İnci Ülkü
İnci Ülkü
1976 Kocaeli doğumlu, evli ve bir kız annesi olarak Eskişehir’de yaşamını sürdürmekte olan İnci, Anadolu Üniversitesi İşletme bölümü mezunudur. Yirmi sekiz yıldır çeşitli özel şirketlerin satış ve dış ticaret bölümlerinde yöneticilik yapmış ve halen çalışmaya devam etmektedir. Lise yıllarında yazdığı bir öykünün, edebiyat öğretmeni tarafından kendisine ait olmadığı iddiasıyla yazmaya küstürülmüşken, yaklaşık iki yıl önce yolunun güzel insanlarla kesişmesi sonucu çiçek açmıştır. Böylece tekrar yazı yolculuğuna başlamış ve “Emekli olunca yapılacaklar” listesinin üst sıralarında olan yazma eylemini hızlıca hayata geçirmiştir. “Eve Dönüş” ve “Görülmemiştir” kolektif kitaplarında üç öyküsü yayınlanmış olup halen gelişmeye devam etmektedir.

POPÜLER YAZILAR