Çarşamba, Mayıs 21, 2025
spot_img

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Ağzımızdan Çıkanı Kulağımız Duyuyor mu?

George Orwell bir zamanlar demişti ki, “Dil bir mücadele alanıdır.” Haklıydı. Dil, yalnızca sözlerin taşıyıcısı değil; düşüncenin, inancın ve iktidarın da sesi. Ve biz kadınlar, bu görünmez savaşın tam ortasındayız. Ama çoğu zaman farkına bile varmıyoruz. Çünkü bu savaş yalnızca dışarıdan yürütülmüyor; biz de bazen, istemeden, öğrenmeden, fark etmeden, o eski kalıpların taşıyıcısı oluyoruz.

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaş sohbetinde fark ettim bunu. Evlilik ile ilgili açılan bir konuda, ağzımdan istemsizce, “Ne yapalım bizi de alan olmadı, evde kaldık,” gibi bir cümle çıkıverdi. Kulağım duyduğunda içim sarsıldı. “Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?”

Ve anladım. Dil, yalnızca bir anlatım aracı değil. Dil, zihnimizin aynası.

Toplumun kadına çizdiği roller yıllardır değişmiyor.

Evde kalırsan “eksiksin.” Çalışırsan “erkeksi” olmuşsun. Çok güler, çok konuşursan “hafif” bulunuyorsun. Sessizsen, “hanım hanımcık” diye takdir ediliyorsun.

İşte dil, tam burada devreye giriyor. Kullandığımız her kelime, benimsediğimiz her kalıp, bu rollerin yeniden üretilmesini sağlıyor. Türkolog İlhan Başgöz’ün dediği gibi, “Dil toplumun aynasıdır.” Ve o aynaya baktığımızda, hâlâ silik gösterilen kadınları görüyoruz.

Üstelik bu ayna, yalnızca başkalarının elinde değil; bizim de dilimizde.

Biraz düşünelim, Türkçede “adam gibi” ifadesi neden bir övgü? “Kadın gibi davranmak” neden bir aşağılama?

Dili inceleyen uzmanlar, bu konuda çok net konuşuyor. Gül ve Soysal’a (2009) göre, Türkçedeki cinsiyetçi ifadeler, sadece bireysel ayrımcılığı değil, tüm bir toplumun değer yargılarını yeniden üretir.

Bir bakın: “Adam olmak,” “adam gibi konuşmak,” “adam etmek”… Hepsi insan olmayı erkeklikle özdeşleştiriyor. Ya kadın? Kadın sözcüğü ya yok sayılıyor ya da cinsellikle, eksiklikle, edilgenlikle yüklü bir anlam kazanıyor.

Toplumsal Cinsiyet Algıları üzerine yapılan çalışmalarda (Kılıç, Beyazova, Akbaş, Zara, Serhatlı, 2014) çocukların, geleneksel kalıpların dışındaki örneklerle karşılaştıklarında bunu garipsemedikleri; yani cinsiyetçi kalıpların aslında öğretilmiş davranışlar olduğu ortaya konmuş.

Ve işin acı tarafı, biz kadınlar da çoğu zaman bu dili yeniden üretiyoruz.

“Evde kalırsan kız kurusu olursun,” “Kadın kısmı çok konuşmaz,” “Bir kız başına ne yapabilir ki?”

Bu lafları bazen annemizden, bazen öğretmenimizden, bazen kendi ağzımızdan duyuyoruz. Düşünmeden, sorgulamadan, içimize işlemiş, kalbimizin bir yerinde suskun duran o eski ezberlerle.

Farkında mıyız? Gerçekten, ağzımızdan çıkanı kulağımız duyuyor mu?

Unutmayın. Özgürlük, farkında olunan ilk kelimeyle başlar.

Modern dilbilimin kurucularından Noam Chomsky şöyle diyor; “Dil, düşüncenin hem aracı hem de hapishanesidir.” Haklı. Dil daralınca, düşünce daralıyor. Düşünce daralınca, hayaller küçülüyor. Hayaller küçülünce, özgürlük de elden gidiyor.

Medyada bile bu daralmayı görüyoruz. “Kadın başbakan,” “kadın polis,” “kadın müdür” deniyor. Sanki esas olan hep “erkek” ve kadın bir istisna. Oysa biz biliyoruz. Kadın sadece “kadın” olduğu için haber yapılmaz. Kadın, insan olduğu için haber yapılır.

Bugün kadınlar sadece eşit haklar istemiyor. Yeni bir söz istiyorlar. Yeni bir dil. Yeni bir dünya. Kendi hikâyelerini kendi kelimeleriyle anlatmak istiyorlar. Bastırılan seslerin küllerinden yeni bir dil yaratmak istiyorlar.

Dil değişirse, düşünce değişir. Düşünce değişirse, toplum değişir. Ve değişim, önce sözcüklerde başlar.

  • Kaynakça
  • Başgöz, İ. (1984). Halk Edebiyatı Araştırmaları. İstanbul: Adam Yayınları.
  • Chomsky, N. (2006). Language and Mind. Cambridge University Press. (Orijinal çalışma 1968’de yayımlanmıştır.)
  • Gül, F., & Soysal, B. (2009). Düşünce ve Dil Üzerine. Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi (SBArD), 13, 65–76.
  • Güden, M. (2006). Dilde Cinsiyet Ayrımcılığı: Türkçe’nin İçerdiği Eril ve Dişil İfadeler Bakımından İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
  • Kılıç, Z., Beyazova, A., Akbaş, H., Zara, A., & Serhatlı, İ. (2014). Okul Çağı Çocuklarının Toplumsal Cinsiyet Algıları: Gündelik Yaşam Örnekleriyle Cinsiyetçiliğin Benimsenme Durumuna ve Esneyebilme Olasılığına Dair Bir Araştırma. Türk Psikoloji Dergisi, 29(74), 22–38.
  • Orwell, G. (1946). Politics and the English Language. Horizon.     

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Fatma Günışık Kumru
Fatma Günışık Kumru
1994 Mersin doğumluyum. İlköğretim ve lise eğitimimi Bahçeşehir Okulları’nda burslu olarak tamamladım. 11 yıl boyunca profesyonel yüzücülük yaparak ülkemi iki kez milli müsabakalarda temsil ettim ve çeşitli branşlarda Türkiye şampiyonlukları kazandım. 2018 yılında Bahçeşehir Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra Üsküdar Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü’nde yüksek lisans eğitimime başladım. 2021 yılında yüksek lisansımı tamamlayarak Kocaeli’de, ailece işlettiğimiz Ümmü Kumru Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde özel gereksinimli çocuklar ve aileleriyle çalışmaya devam ettim. 7 yıldır aktif olarak bu alanda çalışıyorum. Bireylerin gelişim süreçlerine katkıda bulunmayı, sosyal sorumluluk projelerinde aktif olarak yer almayı ve kolektif çalışmalara katılmayı büyük bir mutlulukla sürdürüyorum.

POPÜLER YAZILAR