Özgürlük kavramı herkes için farklıdır. Tıpkı yaratmak gibi…
Yaratmak sadece elle yapılan bir nesne değildir. Düşünmek, sorgulamak, hayal kurmak, kendine izin vermek, iç sesini dinlemek de birer yaratım biçimidir.
Kadının dönüşümü çoğu zaman kendi içinde, sessizce başlar. Kimse fark etmez sanılır.
Ama ne ilginçtir ki, en ufak bir değişim bile hemen dikkat çeker. Bir bakışı değişir, sesi biraz daha net çıkar, yürüyüşü kararlılaşır… Ve o anda dış dünya, bu sessiz dönüşüme bir kulp takmaya başlar.
Çünkü kadın kendine dönmeye başladığında, toplum bunu tehdit gibi algılar.
“Eski halinle daha iyiydin.”
“Sen böyle biri değildin.”
“Çok sorguluyorsun artık.”
Bazen susması beklenir, bazen gülümsemesi, bazen de sessizce “tamam” demesi. Ama kadın artık eski kadın değildir. Ve işte tam da orada başlar gerçek dönüşüm.
Kadın yaratmaya başladıkça özgürleşir. Kendini keşfettikçe görmeye başlar. Merak ettikçe dünyası genişler.
Kimi zaman yalnızlık eşlik eder ona kimi zaman da bir sözüyle içini açan, bir kelimesiyle ışık yakan başka kadınlardan ilham alır. Ama en çok da kendine güvendiği zaman, kabuğundan çıkıp parlamaya başlar.
Ne zaman ki kadın kendinde küçücük bir değişime cesaret edebilir işte o zaman özgürlük başlar.
Ve evet, bazen bu yol yalnız yürümeye daha müsaittir.