Çarşamba, Mayıs 21, 2025
spot_img

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Annenin İzinde

Dünyanın en eski kelimelerinden biri;’Anne’’. Her kültürde yeri, her dilde karşılığı, her kalpte bir anısı var. Hem evrensel bir kavram hem de çok kişisel bir duygu. 

Dört harf, iki hece, bir kelime. 

Kısacık bir sözcük olması, uzun uzun anlatmaya ve anlamaya davet ediyor insanı.

Bu yazı anneye, anneliğe övgü değil. Bu, bir kelimenin izinde şekillenen; zamanı ve mekânı olmayan bir yolculuk. Çocukken ilk sesimiz, büyürken güvenli limanımız, yetişkinliğimizde hafızamızın en dolu köşesi… Dilin ve insanın hafızasında, duyguların ortak haritasında bir kazıya davet.

Kökler ve Sesler

Anne kelimesinin şaşırtıcı derecede evrensel olduğunu fark ettiğimizde, üzerine düşünülmesi gereken bir kelime olduğunu da anlamaya başlarız. Dünyadaki birçok dilde, anne kelimesini oluşturan seslerin benzerliğini görürüz: İngilizce “mother”, Fransızca “mère”, Arapça “umm”, İspanyolca “madre”, Rusça “mat”, Almanca “mutter”. Hepsinde aynı sesler, aynı harfler var; “m’’, “a’’, “u’’… Sanskritçe’de de “Aum” veya “Om”, evrenin yaratılışını simgeleyen kutsal bir hecedir. Hinduizm, Budizm gibi doğu dinlerinde; evrensel bilinç, mutlak gerçeklik ve ilahi enerjinin sesi olarak kabul edilir. Burada da “a”, “u’’ ve “m” seslerini görmemiz fonetik olarak tesadüfi gözükse de, taşıdıkları sembolik anlamlar açısından dikkat çekici olduğunu söylemek mümkün. “Aum”, evrenin yaratılışını ve ilahi enerjiyi simgelerken, “anne” kelimesi de yaşamın kaynağı ve doğurganlık gibi evrensel kavramları temsil eder.

Peki sadece kolay söylendiği için mi bu kadar güçlü bu kelime? Yoksa birçok dilde yaygın kullanımı mı onu kolay söylenir kılıyor? Bu noktada, “anne’’nin bir kelimeden öte bir hikâye anlatıcısı olduğunu söyleyebiliriz.

Yaratılışın Kaynağı

Mitolojik hikâyeler, insanların evreni ve yaşamı anlamasını sağlayan, sembollerle dolu anlatılardır. Bu anlatılarda “anne” figürü, hem yaratılışın kaynağı hem de doğanın kendisidir.

Mitolojide güçlü kadınlar; yaşamı anlayan ve anlatan, yaratan ve sunan, aydınlatan ve çoğaltan figürler olarak karşımıza çıkar. Sümerler’in tanrıçası Ninhursag, yaşamı başlatan kadındır. “Yaşamın Annesi”, toprağın, doğurganlığın, tüm varoluşun kaynağıdır.

Gaia, Antik Yunan’da sadece tanrıların değil, tüm canlı varlıkların da annesidir. Yeryüzünün vücut bulmuş hâli olarak, canlı yaşamın tümünü içinde taşır. İsis, Mısır mitolojisinde hem bir anne hem de bir sihir ustasıdır. Korur, iyileştirir, yol gösterir. Antik Yunan’ın toprak ana tanrıçası Demeter’in sevgisiyle mevsimler oluşur; toprak bereketlenir. Anadolu’nun ana tanrıçası Kibele ise doğal yaşamın koruyucusu, dağların ve vahşi doğanın tanrıçasıdır. Doğurganlığın ve bereketin simgesidir; toprağın verimini, doğanın döngüsünü ve yaşamın sürekliliğini temsil eder.

Binlerce yıl önce yaşamın kaynağı addedilen bu tanrıçalar, bugün bir kelimenin içinde yaşamaya devam ediyorlar. Anne. Bazen bir yağmurda, bazen güneşle, bazen bir mucize olarak, bazense bir yemekte kadim duygularla kucaklıyorlar bizi.

“Ana’’lık

Türkçe “ana” kelimesine baktığımızda, biyolojik bağların yanı sıra; kök, kaynak, temel gibi çok katmanlı ve soyut anlamları da barındırdığını görürüz. Dilin gündelik akışı içinde “ana”, doğuran, başlatan, yön veren, bağlayan bir kavram olarak karşımıza çıkar.

Anayasa: Bir devletin temel hukuki çerçevesini belirleyen metin. 

Düzeni sağlayan, çekip çeviren – anne gibi.

Anavatan: Kişinin ya da bir topluluğun kökenlerini dayandırdığı toprak.

Ait hissettiren yer – anne gibi.

Ana fikir: Bir metnin ya da söylemin özü. 

Sözün ve anlamın doğumu – anne gibi.

Anaokulu: Eğitimin başladığı, bireyin toplumla ilk temasını kurduğu yer.

Hayatın kucağına ilk adım – anne gibi.

Anayol: Ulaşımda en çok kullanılan, merkezi güzergâh.

Yönlendiren, geleceğe götüren rota – anne gibi.

Ana damar: Vücudu besleyen hayati damar.

Yaşatan, taşıyan, can veren – anne gibi.

Ana yemek: Sofranın merkezinde olan, doyuran öğün.

Emekle hazırlanan, sevgiyle doyuran – anne gibi.

Bir Çocuğun Kalbinde İlk Fısıltı, Sonsuz Yankı

Anne, minik bir kalbin ilk tanıdığı ritim, ilk duyduğu şefkatli fısıltıdır. Yaralı minik dizlerin acısında beliren ilk teselli, kâbuslu gecelerde hissedilen sıcak bir nefes, her yeni keşifte paylaşılan ışıltılı bir bakıştır.

Anne, çocuğun evreninde somutlaşan ilk soyut kavramdır. Koşulsuz bir sevginin varlığı, küçük bir kalpte güven duygusunun temelini atar. Anne eli bazen ruhsal bir dayanak, bazen bilinmeyene atılan adımda hissedilen cesaret, bazen hayalleri şekillendiren bir el olur. Sesi kimi zaman ninni olup en derin uykulara davet eder kimi zaman duymaktan hoşlanmadığımız öğütlere dönüşür, hayata dair bazı dersleri fısıldar.

Anne, çocuğu hayata bağlayan tohumdur. Zamanla o tohum; bireyin tüm ilişkilerinde, dünyaya bakış açısında ve kendi içsel sesinde yeşerir. 

Anneliğin Zamansız ve Sınırsız Anlamı

“Anne”, dört harften ibaret bir kelime değil; anlamın, bağın, kökün, sesin, ışığın ve yaşamın ortak adıdır. Onu her dilde söyleyebilir, her kültürde anlayabilir, her bireyde hissedebiliriz. Bazen bir masalda, bazen bir acının kaynağında, bazen bir kahkahanın arka planında belirir. Her anın içinde, her çağın dilinde yankılanır.

Çünkü bazı kelimeler yaşar.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Gizem Yeşilyaprak
Gizem Yeşilyaprak
1988, Ankara doğumlu. Ankara Üniversitesinden lisans derecesini aldıktan sonra reklam ve iletişim dünyasına adım attı. 2009’dan bu yana Yaratıcı Yazar olarak çalışıyor. Markalar için özgün anlatılar tasarlarken, kendi hikâyelerinde de insanın hayatla kurduğu ilişkinin izini sürüyor.

POPÜLER YAZILAR