Tuesday, April 8, 2025
spot_img

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Uyan Artık Uyuyan Güzel

Kurtul Şu Topuklulardan Sindirella, Ko(nu)şmamız Lazım

Kadınlar Günü, sadece yasal ve ekonomik eşitliği değil toplumsal algılarla da mücadele etmeyi gerektirir. Öncelikle kadın olarak neyi neden yaptığımız anlamak, kişisel farkındalığımızı geliştirmek zorundayız. Evet zorundayız çünkü değişim her zaman içerden başlar. Jung’un dediği gibi, “Siz bilinçdışınızdakileri bilince dönüştürene kadar, onlar sizin hayatınızı yönlendirecek ve siz ona kader diyeceksiniz. Dışa bakan rüya görür, içe bakan uyanır.” Görünüş, toplumun onayını almak, güzellik standartlarına uymak, “ideal kadın” kalıbına sığmak gibi dışsal faktörlerin baskısından kurtulup içine bakmaya cesaretin var mı? Varsa başlayalım.

Ayna Ayna Söyle Bana

Toplumsal algıları şekillendiren en önemli bakış açılarından biri Internalized Male Gaze (içselleştirilmiş erkek bakışı)’dır. Feminist teori ve medya eleştirisinde önemli bir yere sahip kavram kadınların kendilerini ve bedenlerini, erkek bakışının (male gaze) perspektifinden değerlendirmesi anlamına gelir. Aynaya baktığımızda gördüğümüz salt kendi varlığımız mıdır? Yoksa erkekler beni nasıl görmek ister diye şekillendirdiğimiz yanılsamamız mıdır? 

Naomi Wolf’un The Beauty Myth (Güzellik Miti) kitabında kadınların tarih boyunca farklı yollarla kontrol altında tutulduğunu ancak 20. yüzyılda hukuki ve ekonomik eşitlik kazanmaya başladıkça yeni bir baskı mekanizması devreye sokulduğunu söyler. Bu baskı mekanizması ‘güzellik’tir. Kadınların fiziksel görünümleri üzerinden yetersiz hissettirilmesi, onların dikkatini ve enerjisini daha önemli meselelere yönlendirmesini engeller. Zayıf, genç ve kusursuz olma baskısı, medyanın ve reklamların dayattığı bir zorunluluk haline gelir. 

Barbie’nizi Nasıl Alırdınız?

Küçükken oynadığımız, arzu nesnesi haline gelen Barbie bebeklerde de male gaze etkisini görebiliriz. Kadınlardan beklenen ince, uzun, aşırı makyajlı mükemmel (?) fiziki görüntü, sürekli tüketmeye dayalı birbirinden değişik ve genelde seksi kıyafetler çocuk hayal dünyasını ne yönde zenginleştirmeyi amaçlar? Son yıllarda Barbie markası, bu eleştirilere yanıt olarak daha çeşitli vücut tipleri, ten renkleri ve meslekleri temsil eden bebekler üretmeye başladı. 2023’te çıkan Barbie filmi de güzellik mitine ve kadınların dayatmalardan özgürleşme arayışına dair eleştirel bir bakış sundu.

Bana Bir Masal Anlat Baba

Kız çocukları sadece oyuncaklarla değil, anlatılan hikâyelerle de belli rollere hapsedilir. Klasik masallarda kadın karakterler genellikle pasif ve edilgendir; erkek kahramanlar olmadan hayatta kalamazlar ya da mutluluğa ulaşamazlar. Uyuyan Güzel, Sindirella ve Pamuk Prenses gibi hikâyelerde kadınlar güzellikleriyle tanımlanır ve kaderleri bir erkek kahramanın eylemleriyle belirlenir. Yeni nesil masal yorumlarında bu bakış açısının Frozen, Moana gibi örneklerde değişmeye başlaması sevindiricidir. Masalların çocukların hayal dünyasında ve zihin yapılarının şekillenmesindeki etkisi bu zamanda tabii ki gücünü yitirmiştir. Çünkü modern dünyanın masal karakterleri kitaplardan çıkıp sosyal medyada canlı yayın açmaya başlamıştır. Artık dağıtılan büyük umutlar değil, küçük mutluluklardır: Pirinç özlü, aydınlatıcı maskelerle lifting etkili kremlerle istikbalimizden daha parlak ciltler, yer çekimine karşı koyan yanaklar, arşa çıkan kirpikler, hep daha parlak saçlar, hep daha fit bedenler sadece bir link uzağımızdadır. Buradan hareketle bunun sadece toplumsal bir baskı değil aslında ekonomik bir yönlendirme olduğunu görebiliriz. ‘Influencer’lara eski zamanın bohçacı abları olarak da bakabiliriz aslında. “Booohçacı geldi hanııım,” diyerek sırtındaki bohçayı çat diye ortaya seren satışçıların dijital dünyadaki karşılıkları olabilirler pekâlâ. Bu konuda yapabileceğimiz en önemli hamle kendi bilincimizi yükseltmek sonra da etrafımızdaki gençlere bu konuda doğru rehber olabilmektir. Tüketiyoruz ama neyi, diye sormak bir başlangıç olabilir.

Kadın modasına biraz dikkatle bakacak olursak yine male gaze etkilerini fark ederiz. Kaynaklar topuklu ayakkabının aslında ilk olarak erkekler için tasarlandığını söyler. Osmanlı’da ve Avrupa’da aristokrat erkekler ata binerken daha iyi durabilmek için topuklu ayakkabı giyerdi. Topuklu ayakkabılar, ilk çıktığı dönemlerde erkekler tarafından boy uzatmak için de tercih edilmiştir. Büyük Erkek Feragatnamesi sonucunda erkekler pratik ve konforlu giyime yönelirken kadınlar için süslenme ve rahatsız giysiler giyme norm haline getirilmiştir, topuklu ayakkabılar tamamen kadınlara özgü bir obje haline gelmiştir. Erkek Bakışı (Male Gaze) perspektifinden bakıldığında topuklu ayakkabılar, kadınların erkekler için şekillendirilmiş bir güzellik standardına uymasını sağlayan bir araç olarak düşünülebilir. 

Mutsuzum, Mutsuzsun, Mutsuz

Özellikle kadınlarda hakim olan mutsuzluk ve tükenmişlik duygusunun temelinde hem fiziki hem de sosyal pek çok yaptırım yatar. Bütün dünyada türlü kanallardan yayılan güzellik baskısı hakkında yapılan araştırmalara yakından bakalım, belki böylece mutsuzluğumuza da yakından bakabiliriz:

2017 Dove Global Genç Kızların Güzellik ve Özgüven Raporu’na göre (2017 Dove Global Girls Beauty and Confidence Report) dünya genelinde genç kızların %54’ü düşük beden özgüvenine sahip ve bu durum uzun vadede mutluluk ve yaşam memnuniyetleri üzerinde olumsuz etki yaratıyor.

2022 yılında Butterfly Foundation tarafından yapılan bir ankette Avustralyalı gençlerin %90’ının bedenleri hakkında endişe duydukları, %45’nin ise beden görünümlerinden memnun olmadıkları görülüyor. 

2020 yılında Türkiye’de okuyan kadın üniversite öğrencileriyle yapılan bir araştırmaya göreyse, katılımcıların yaklaşık %50’si zayıf bir bedene sahip olmayı önemsiyor ve beden imajı gençlerin yaşamında benlik değerinin önemli bir parçası…

Tüm bu araştırmalar gösteriyor ki kadınlar daha çok genç yaşlardan itibaren kendi bedenleri hakkında memnuniyetsizlik yaşamaya başlıyorlar. Hayatta kalma mücadelesiyle çalışma hayatındaki tüm yüklere eklenen bu güzellik baskısı, bir de çocuk da yapalım kariyer de ama dünyanın en iyi annesi ve eşi de olalım dayatmaları sonucu kadınlar tükeniyor olabilir mi? Belki de en başta kabul edilmesi gereken insanın her alanda beklendiği gibi mükemmel olamayacağı gerçeğini ve en başta kendi gerçekliğimizi kabul etmektir. 

Kadınların özgürlüğü, yalnızca eşit haklara sahip olmaktan değil, aynı zamanda görünüm baskılarından arınmış bir dünyada yaşamaktan geçiyor. Tüm bu erkek bakışlarının baskısından kurtulduğumuz, güzel baktığımız, birbirimizin içindeki en güzeli gördüğümüz ve hep güzel insanlara denk geldiğimiz günlerimiz olsun, Kadınlar Günü’müz kutlu olsun.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Behiye Tatlıcı
Behiye Tatlıcı
10 Eylül 1982 tarihinde Adapazarı’nda dünyaya geldim. Sakarya Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. Ardından, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünde yüksek lisans yaptım. Uzun yıllar kolej ve dershanelerde öğretmen olarak görev aldım. 2014 yılından itibaren derin okuma, yazma ve editörlük alanlarında kendimi geliştirmeye çalışmaktayım. Bu amaçla edebiyat alanında pek çok atölye, dersler ve sempozyumlara katıldım. Farklı kaynak taramaları ve okumalar yaptım. Yazın alanında daha üretici olmayı ve kendimi geliştirmeyi hedeflemekteyim. İlk romanım “Araf” Edebiyatist Yayınevi’nden 2024 yılında çıktı. Şimdi öykü kitabımı tamamlamak üzereyim.

POPÜLER YAZILAR