Annelik, sevginin en derin ve saf hallerini deneyimlediğimiz eşsiz bir yolculuk. Ancak bu yolculuk bazen “mükemmel anne” olma çabasıyla yorgunluğa, kaygıya, öfkeye ve kendini unutma noktasına kadar varabiliyor. Ve hikâyenin sonunda; mutsuz bir çocuk, belki kaybedilmiş bir eş ve hayallerini yarıda bırakmış öfkeli bir kadın kalabiliyor. Halbuki öncelikle çocuğun öz bakımı ve ihtiyaçları giderildikten sonra tek beklediği şeyin koşulsuz sevgi olduğunu bilmeliyiz. Mutsuz bir anne ile büyüyen mutlu ve özgüvenli bir kişiye hiç denk gelmedim. Bir terapist olarak diyorum ki: Annelik fedakârlıkla, bireyselliği dengelemeyi gerektirir. Hem kalbinizi hem de zihninizi besleyecek bazı psikolojik stratejileri paylaşmak isterim.
Mükemmeliyetçilik Tuzağı- “Yeterince iyi” olmak yeterlidir.
Araştırmalar, mükemmeliyetçi annelerin tükenmişlik ve kaygı riskinin daha yüksek olduğunu gösteriyor. Çocuğunuz için en iyisini istemeniz doğal, ancak unutmayın:
– “Yeterince iyi anne” kavramı, psikanalist Donald Winnicott’ın da vurguladığı gibi, çocuğun sağlıklı gelişimi için idealdir.
– Hata yaptığınızda kendinize, “Bu benim kötü bir anne olduğum anlamına gelmez,” deyin.
Pratik Öneri: Her akşam üç küçük başarıyı not alın. (Örneğin; “Bugün oğlumla on dakika oyun oynadım.”)
Öz-Şefkat: Kendinize Bir Dost Gibi Davranın
Kendinize çocuğunuza gösterdiğiniz sabrın yarısını gösterseniz ne hissederdiniz?
Öz-şefkat üç adımlı bir reçetedir:
Farkındalık: “”Şu an zorlanıyorum,” deyin.
Ortak insanlık hâli: “Tüm anneler böyle hissedebilir,” diye düşünün.
Nazarlık sözler: “Bu geçecek, elimden geleni yapıyorum,” gibi cümleler kurun.
Sınırlarınızı Belirleyin: “Hayır,” demek bir erdemdir.
Sürekli “Evet,” diyen anneler, bir süre sonra öfke ve yorgunlukla boğuşur.
İş yerinde, ailede veya sosyal çevrenizde sınır koyun. Örneğin:
“Bu hafta sonu misafir kabul edemeyeceğim.”
“Akşam sekizden sonra telefonuma bakmıyorum.”
Delege edin: Eşinizden veya ailenizden destek isteyin. “Yapmak zorunda hissettiğin” her şeyi listeleyip, hangilerini devredebileceğinizi görün.
Rutinlerinize “Küçük Keyifler” ekleyin.
Annelik, kendinizi robot gibi hissettirebilir. Oysa beş dakikalık molalar bile ruh hâlinizi değiştirebilir:
Sabah kahvenizi içerken derin nefes alın.
Çocuğunuz uyurken sevdiğiniz bir şarkıyı dinleyin.
Haftada bir “Ben Zamanı” planlayın. (Örneğin; otuz dakikalık yürüyüş veya dergi okuma.)
Sosyal Destek: Yalnız yürümek zorunda değilsiniz.
Yalnız hissediyorsanız bunun nedeni gerçekten yalnız olmanız değil; desteğe ihtiyacınız olmasıdır.
Annelik gruplarına katılın veya yakın bir arkadaşınızla duygularınızı paylaşın.
Profesyonel destek almaktan çekinmeyin. Terapi, bir “zayıflık” değil, özsaygı göstergesidir.
Annelik, çocuğunuza olduğu kadar size de bir armağan. Bu yolculukta kendinizi ihmal ettiğinizde, sevgiyle beslenen o eşsiz enerjiniz azalır. Unutmayın; “İyi bir anne”, mutlu ve dingin bir annedir. Kendinize izin verin…