Pazartesi, Ekim 27, 2025

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Tereddüt-süz Bir Başkaldırı

Tereddüt, farklı kültürel ve ekonomik yapılardan gelen iki kadının hayatlarının kesişmesi ve tüm farklılıklarına rağmen aynılaşan-benzeşen sorunları üzerinden, zihinlerdeki kadın olgusu değişmedikçe mutlu bir toplum yaratılamayacağı gerçeğine odaklanıyor.

Elmas, on beş yaşlarında, geleneksel ve alt gelir düzeyinde bir ailede yetişmiş, erken yaşta evlendirilmiş bir çocuk kadın. Günleri, ev işlerini yapmak, kayınvalidesinin sağlık durumuyla ilgilenmek -insülin iğnelerini yapmak da dahil- ve geceleri kocasının cinsel arzularını karşılamak ile geçiyor. Elmas’ın kocası, 30’lu yaşlarının ortalarında, esnaflık yapan, karısını kendince seven biri. Elmas’a genel olarak iyi davransa da, canının yandığını bile bile onunla cinsel ilişkiye girmekten çekinmiyor. Elmas’ın kayınvalidesi ise Elmas’ın bakımına muhtaç ve memnuniyetsiz bir kadın.

Şehnaz, otuzlu yaşlarının başında, modern bir yaşam tarzına sahip, mecburi görevi nedeniyle Sakarya’da psikiyatrist olarak çalışan, ekonomik özgürlüğü olan bir kadın. Hafta arası Sakarya’da çalışan Şehnaz, hafta sonları kocası ile yaşadığı İstanbul’daki evine geliyor. Kocası ile ilişkisi mutlu bir ilişki gibi görünse de, izledikçe manipülatif bir evlilik içinde olduğunu anlıyoruz. Kocası Cem, işi gereği sürekli İstanbul’da yaşayan bir mimar. Narsistik özelliklere sahip ve Şehnaz’a olan yaklaşımı şefkatten uzak.

Filmde var olan bir diğer karakter ise Umut. Umut, Şehnaz’ın aynı hastanede görev yapan kadın doğum uzmanı arkadaşı. Şehnaz ile ilişkileri arkadaşça görünse de, ilerleyen hikâyede Şehnaz, kocasıyla yaşayamadığı sevgi, şefkat gibi kavramları Umut ile keşfediyor.

Bir yanda yakışıklı, karizmatik, akşam yemeğine risotto yapan, seküler fakat cinsellikte bencil ve kadın bedenini önemsemeyen bir kocaya sahip olan psikiyatrist Şehnaz; diğer yanda çocuk yaşta evlendirilmiş, hasta kayınvalidesine bakan, dışarı çıkarılmayan, kendinden yaşça büyük bir adamla ilişkiye girmemek için her gece dua eden çocuk gelin Elmas. Modern olan ailede cinsellik fantezi boyutunda yaşanır ve sevginin yerine şehvet konulurken, geleneksel olanda yine sevgiden, şefkatten uzak cinsellik küçük kız için eziyet, acı anlamına geliyor. Elmas, kocasıyla deneyimlediği cinselliği tecavüz olarak tanımlıyor. Elmas’ın ilişki sonrası yürümekte zorlanması ve tuvalette acı çekmesi buna işaret etmekte.

Bu iki kadının yaşamlarının kesişmesi ise, Elmas’ın kocası ve kayınvalidesinin evde ölü bulunması ve Elmas’ın hastaneye yatırılması ile gerçekleşir. Elmas, kocası ve kayınvalidesinin öldüğü gecenin sabahı balkonda hipotermi geçirmek üzereyken ve neredeyse katatonik bir ruh halinde bulunur. Kocası soba zehirlenmesinden, kayınvalidesi ise yüksek dozda insülinden ölmüştür. Soruşturma sırasında krize giren Elmas, yatırıldığı hastanede psikiyatri servisine yönlendirilir. Şehnaz’la olan ilişkileri ve birbirlerinden etkileşimleri böylece başlamış olur.

Şehnaz’ın kocası Cem, porno bağımlısı, öyle ki evde olduğu her sahnede onu porno izlerken görüyoruz. Şehnaz eve geldiğinde de izlemekten vazgeçmiyor. Genel anlamda dominant, empati yoksunu, sevgisiz, saygısız, manipülatif bir adam. Düzenleri İstanbul’da kurulu olsa da, bir kez bile karısının yanına gitmiyor. Kadın hep tek başına yolculuk yapıyor. Hafta sonları kocasıyla birlikte yaşadıkları eve geliyor ve kocasının baskıcı davranışlarıyla karşılaşıyor.

Elmas, çocuk yaşta evlendirildiği için artık yetişkin olarak görülen bir küçük kadın. Sabahları evin balkonundan, karşı dairedeki akranının okula gidişini izliyor. Akranı okuldan geldikten sonra müzik dinliyor, şarkı söylüyor. Mutlu, çünkü yaşından beklenenleri yapıyor.

Elmas mutsuz ve bu mutsuzluğunun çok farkında. Şehnaz ise mutsuzluğunu yeni yeni keşfediyor. Narsist kocasının manipülasyonlarıyla dolu, cinsel anlamda tatmin olmadığı bir evlilikte yaşıyor. Gerçi hayatınızda daha yemeğinizi yerken önünüzden tabağınızı çeken, rakı teklifinizi “Şarap dedim,” diye tersleyen, beraber gittiğiniz iş yemeğinde bütün gece sizinle seksi pozlarla dans eden sonra da sizi kıskanan, sizi arkadaşlarının önünde rezil eden dengesiz bir adam varsa; cinsellikle ilgili sorunlar solda sıfır kalabilir.

İkisinin yaşadığı mutsuzlukta Elmas, yaşının küçüklüğüne rağmen bu mutsuzluğun bilinçli olan tarafı. Şehnaz ise yaşadığı yüzleşmeye kadar içindeki sıkıntının tanımlamasını yapamıyor. Bir bakıma yaşadığı zorbalığı görmezden gelmeye devam ediyor. Çekip gidecek ekonomik özgürlüğe sahip olduğu halde ilişkinin içinde kalıyor.

Şehnaz’ın aydınlanması biraz da Umut ile yaşadığı ilişkiyle doğru orantılı. Filmin sonlarına doğru Umut ile birlikte olduğu gece, belki de uzun zamandır ilk defa kendisi olarak tatmin olduğu bir ilişki yaşıyor ve aslında her şeyin nasıl farklı olabileceğini, yaşadığı hayatı -evliliğini- sürdürmenin tek seçeneği olmadığını fark ediyor. Umut’un şefkatli yaklaşımının eşliğinde kocasının zorbalıklarıyla yüzleşiyor. Cem’in kontrolcü davranışlarına “yeter” demeyi, maruz kaldığı ruhsal şiddet döngüsünden çıkmayı başarıyor. Kocasının tabağını önünden çekip aldığı sahnede Şehnaz bir öfke patlaması yaşıyor. Bu başkaldırıda Cem’in gerçek yüzü ortaya çıkıyor. O ana kadar görünmez biçimde uyguladığı şiddetten, fiziksel şiddete geçiş yapıyor. Bu geçiş karşısında Şehnaz, “Bana vuramazsın!” diye bağırarak kendini savunuyor, o da Cem’e vuruyor ve başkaldırısını güçlendiriyor.

Elmas ise Şehnaz’ın çözülmesi için uyguladığı psikodrama ile derinlerde tuttuğu travmalarını dile getiriyor. Annesine olan kırgınlığını, içinden kopup gelen ve hayal kırıklığı yüklü cümlelerle ifade ediyor:
“Annem fasulye kırıyordu. Otur, dedi. Sobanın yanına otur, dedi. Artık okula gitmeyecekmişim. Okul yok, dedi. Öyle karar almışlar babamla. Evlenecekmişim. ‘İyi bir kısmet,’ dedi. ‘Sıkıntı çekmezsin,’ dedi. Kırdı fasulyeleri, tek tek kırdı. Bir kez olsun yüzüme bakmadı. Devam etti fasulyeleri kırmaya. Bakmadı bana. Bana bakmadı. Bir kez bakmadı!”

Filmin sonunda Elmas ve Şehnaz’ın travmalarını aşabildikleri görülüyor. Elmas’ın hastane odasında, ziyaretine gelen karşı komşunun kızıyla müzik çalardan müzik dinlemesi ve müziğe eşlik etmesi ile Şehnaz’ın sonunda bir öfke patlamasıyla Cem’le yüzleşmesini gerçekleştirdikten sonra evden çıkışı ve aracına binip ağlayarak uzaklaşması, bu özgürleşmelerin birer göstergesi.

Ülkenin ister doğusunda ister batısında yaşayın, şiddetin her türlüsünü yaşayabilirsiniz. Ekonomik özgürlüğe sahip olup olmamanızın, eğitiminizin, yaşınızın hiçbir önemi yok. Şiddet sadece dayaktan ibaret değil; benliğinize yapılan her türlü saldırı, sizi siz olmaktan çıkaran her türlü davranış, istemediğiniz hayatlara zorlanmak, yapılan manipülasyonlar, cinsel zorbalıklar, küfür ve hakaretler ile ekonomik kısıtlamalar da şiddetin farklı biçimleri olarak karşımıza çıkabiliyor. Bazen yaşadığımız zorbalığı fark etmemiz zaman alabilir, fark ettiğimizde alıştığımız hayatı sonlandırmak ürkütücü gelebilir, hiçbir şey düzelmeyecek gibi görünebilir. Ancak tüm bunlara rağmen hayatımıza sahip çıkmak ve kontrolü tekrar elimize alacak cesareti bulmak zorundayız.

Film, kadın bakış açısından cinselliği ve erkekleri anlattığı için Türkiye’de farklı bir film olarak kabul edilebilir. 2016 yılında çekilen filmin yönetmeni Yeşim Ustaoğlu.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Banu Kalkandelen
Banu Kalkandelen
1968 yılında İstanbul’da doğdu. Sırasıyla Maçka İlkokulu, F.M.V. Özel Işık Lisesi ve Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Yazmaya ortaokul yıllarında başladı. Milliyet Sanat Dergisi’nin açtığı “Genç Yazarlar” yarışmasında dereceye girdi. Kedim ve Ben sitesinde hayvan hikayeleri ve Kedici dergisinde makaleler yazdı. Profesyonel bir ajansta yazarlık, serbest içerik yazarlığı ve çevirmenlik yaptı. “Yazıya Giriş” ve “İleri Öykü Teknikleri” atölyelerini tamamladı. Editörlük tecrübesini geliştirirken çeşitli edebiyat dergilerinde öyküleri yayımlandı. “On Dört Pandabiyat Öykü Seçkisi” kitabında öyküsü ile yer aldı.

POPÜLER YAZILAR