Çarşamba, Mayıs 21, 2025
spot_img

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Anne Terliği

Bazı simgeler vardır; küçücük bir nesne de olsa, kocaman bir hayat dersini temsil eder. Anne terliği işte böyle bir simgedir. Çocuklukta herkesin bir şekilde karşılaştığı bu terlik, ister havada süzülüyor olsun ister elde sallanıyor olsun, aslında yalnızca o anki yaramazlığın karşılığı değildir; kişiye ileride hayatın sınırlarını, kurallarını ve belirsizlikler karşısında nasıl ayakta kalacağını öğreten ilk işaretlerden biridir. Anne terliği deyip geçmeyin, kendisi hem sevginin hem de düzenin sembolüdür.

Çocuk gelişiminde annenin rolü, yalnızca fiziksel bakım vermekten ibaret değildir. Çocuk, doğduğu andan itibaren güvenli bir bağ kurmaya ihtiyaç duyar. John Bowlby’ın “Bağlanma Teorisi”ne göre, güvenli bağlanma deneyimi yaşayan bir çocuk,  yaşamının ilerleyen safhalarında görece daha sağlıklı ilişkiler kurar, stresle daha etkili baş eder ve özgüveni daha güçlü olur. Tam aksine, ihmal edilen veya tutarsız bakım gören çocuklarda anksiyete, depresyon ve ilişki problemleri gözlemlenebilir. Anne terliği bu bağlamda tam da metaforik bir uyarıdır. “Sana sınırlar koyuyorum, çünkü seni önemsiyorum,” der anne. Çünkü güvenli bağlanma, yalnızca sıcak sarılmalarla değil, sınır koyarak da kurulur.

Öte yandan, çocukların hayatla yüzleşebilmesi için yalnızca sevgiyi değil, belirsizlikleri yönetmeyi de öğrenmesi gerekir. Hayat, çoğu zaman açık ve net kurallar sunmaz, grinin tonlarında ilerler. Annenin erken yaşta verdiği sınır tecrübeleri, çocuğun bu belirsiz ortamda yön bulmasına yardımcı olur. “Şimdi ne yapmalıyım?” sorusuna kendi başına cevap verebilmesi için gereken iç kaynaklar, bu erken dönem deneyimlerle oluşur.

İnsanlık tarihi boyunca “anne” figürü, yalnızca bireysel yaşamların değil, kültürlerin ve toplumların da temel taşı olmuştur. Jung’un arketip teorisi içerisinde “Büyük Anne” imgesi, hem yaşamı başlatan hem koruyan hem de düzenleyen bir güçtür. Toplumlar, bu arketipi mitolojilerde tanrıçalar, edebiyatta bilge kadınlar ve günlük yaşamda rehber anneler şeklinde yaşatmıştır. Her zaman doğuran, besleyen ve hayatın karmaşasında yön gösteren bir figür olmuştur anneler.

Bununla birlikte annelik, sadece bir biyolojik süreç de değildir. Evrimsel psikoloji perspektifinden bakıldığında, annenin çocuğa bakım vermesi; hayatta kalma olasılığını artıran ve neslin devamını sağlayan bir stratejidir. Anne, yalnızca fiziksel koruma sağlamaz; aynı zamanda sosyal kuralları, grup içi davranış normlarını ve tehlikeler karşısında nasıl tepki verilmesi gerektiğini de öğretir. Bu öğretim, sözlü nasihatler kadar, örnek davranışlar ve sınır koymalarla da gerçekleşir.

Ve elbette ki anneler, yalnızca olay anında tepki vermez; aynı zamanda ömür boyu kulağımıza küpe olacak nasihatler bırakır. Bu “hami anne nasihatleri” hayatın farklı evrelerinde yeniden anlam kazanır:

“Azı karar, çoğu zarar.”

“Her işte bir hayır vardır.”

“Ayağını sıcak tut, başını serin.”

“İyilik yap, denize at.”

Kısaca, çocuklukta bir kez havada süzülen o anne terliği; sadece bir nesne değil, hayatın kurallarını, sevgiyi, sınırları ve belirsizliklerle başa çıkmayı öğreten, görünmez bir öğretmendir. Yıllar geçse de, ne zaman kararsızlık yaşasak ne zaman hayatın ortasında savrulsak, o terliğin havadaki sessiz izini ve annelerimizin öğütlerini hatırlarız.

Ve şunu da unutmamak gerekir:

Clarissa Pinkola Estés’in “Kurtlarla Koşan Kadınlar” eserinde söylediği gibi, insanın yalnızca bir annesi yoktur. “Bir kadının (ya da erkeğin)  birçok annesi vardır: onu doğuran, onu büyüten, ona yol gösteren, ilham veren, şifa veren birçok “anne” figürü hayatına girer kişinin. Bazen bu anneler gerçek kadınlardır; bazen de doğa anadır, sanattır, kitaplardır ya da hayatın içindeki başka öğretici güçlerdir.”

Hayat boyunca farklı kaynaklardan besleniriz; her biri bize başka bir yanımızı gösterir, yeni yollar açar, eski yaralarımızı onarır.

Ve her seferinde öğrendiklerimiz, bir zamanlar bir terlik havada süzülürken aldığımız ilk hayat derslerinin üzerine katman katman eklenir.

Böylece büyürüz. Hem öğrendiklerimizin hem de kalbimizde taşıdığımız bütün annelerin mirasıyla.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Deniz Tuna
Deniz Tuna
Almanca öğretmeni, akademik mentör ve öğrenci koçu olarak genç zihinleri ve eğitmenleri eğiterek onlara yol gösterirken aynı zamanda yazılarıyla, okurların düşünce dünyalarını genişletmeyi amaçlıyor. Eğitim, ekopsikoloji ve yapay zekâ üzerine kafa yoruyor, kelimelerin insanlara ister bir sınıfta ister bir metinde nasıl yön verebileceğini keşfetmeyi çok seviyor.

POPÜLER YAZILAR