Sabiha Ziya Bengütaş
Hasta adamın topraklarında doğdu Cumhuriyet kadınları. Savaşın çarpıcılığı, yenilgisi, kayıpları onları gücendirmedi; aksine ne olduklarını, kim olduklarını hatırlattı. Peçenin ardında tülden bir hayatı reddettiler. Erkek himayesini kırmanın ilk temellerini, cepheye taşıdıkları gizli saklı silahlarda attılar. Gençliklerini, güzelliklerini, yaşayacak ve büyütecek çocuklarını taşıdılar. Yaralıları iyileştirdiler, çıplak ayaklarını korkusuzca, buram buram kan kokan toprağa basmaktan çekinmediler. İlklerin kadınları olmak için verdikleri çaba takdire şayandı. Yok sayıldılar, seçilmediler, “Kadının ne işi var?” sözlerine güldüler. Sadece Türkiye değil, diğer ülkelerde de kendilerine hatta bizlere yer verdiler.
Sabiha Ziya Bengütaş taşı yonttu, işledi, bakılası hâle getirdi. 1904 yılında İstanbul’da doğdu. Resme olan tutkusu ona Sanayi-i Nefise Mektebi’nin yollarını tutturdu. Taşa ilk hayat verdiğini fark ettiğinde, ilklerin kadını olduğunun belki de bilincinde değildi. Girdiği sınavda başka bir ülkenin kapılarını aralayacağını, kendisini geliştirebileceğini düşündükçe huzur buluyordu. Ancak onu göndermediler. Okul müdürü onun yerine, ikinci olan erkek öğrenciyi gönderdi. Kırgınlığını taşlara işledi, yılmadı. Ardından tekrar girdiği sınavda, yine birinci oldu, okulunu da birincilikle bitirdi. Bu sefer takılan çelmelerinin bir önemi kalmadı. İtalya kapıları ona tümden açıldı. Roma Güzel Sanatlar Akademisi’nde Profesör Luppi atölyesinde eğitim gördü. Daha sonra Taksim Meydan’ında yer alan Taksim Cumhuriyet Anıt’ını yapan ünlü heykeltıraş Pietro Canonica’nın asistanlığını yaptı.
Anıtta yer alan, kaide üzerinde Cumhuriyet öncesi ve sonrası iki detay karşımıza çıkmaktadır. Cumhuriyet öncesinde kadının yüzünde peçe bulunmaktaydı. Cumhuriyet sonrası kısmında ise kadın yüzü peçeden sıyrılmıştı. Bu detay bizlere, kadının Cumhuriyet ile birlikte özgürleştiğini anlatmakta. Sabiha, Canonica’yla birlikte İtalya’ya giderek, on sekiz ay boyunca atölyesinde çalıştı. Eşinin işi dolayısıyla sürekli yer değiştirmelerine aldırmayarak, çalışma temposunu bir an olsun düşürmedi. Galatasaray sergilerine katılan ilk kadınlardan oldu. Dünyanın en önemli mermerleri olan Carra‘dan Atatürk büstü yaptı ve bu heykel günümüzde Çankaya Köşk’ünde sergilenmektedir.
Seksen sekiz yaşında, ilklerin kadını olarak hayata gözlerini yumdu. Sabiha sayesinde pek çok kadın heykeltıraş günümüzde de yetişmektedir.
Hasta adamın yollarını önce fırça darbeleriyle, daha sonra da taşla kesti. Narin ellerini, dik başlılığıyla sentezledi. Taşı doğurdu, büyüttü… Güzel sanatlara, dünyaya eteğindeki taşları döke döke geldi. İyi ki geldin Sabiha!



