Haftalardır hayalini kurduğum bisiklet turunun günü gelmişti. Bir gün sorsalar, “Bu hayatta en çok sevdiğin şey nedir?” diye, uzayıp gidecek listemde “bisiklete binmek” baş sırlarda yer alır adıma.
Dünyaya ilk adımımı “Bu da kız oldu, ne yapalım?” sorusundaki ‘kız’ olarak attığımda, bunun, hayatım boyunca sürecek bir var olma mücadelesine dönüşeceğini henüz bilmiyordum.
Kafasını bir türlü toplayamıyordu. Öyle kırk falan değil, yüzlerce tilki… Hiçbirinin kuyruğu da birbirine değmiyordu. Üzerime yüklenen tüm o görev ve sorumluluklar gerçekten de benim mi, diye geçirdi aklından. Cevabı biliyordu. Neden yüklendim bunları?
Nietzsche’nin Lou Salome’ye olan derin aşkı belli bir süre sonra reddedilmeyle sonlanınca, Nietzsche kadınlara karşı olan bakış açısını “Böyle buyurdu Zerdüşt” kitabında şöyle dillendirir: “Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı unutma!” Biz kırbacı unutmayıp daha sonra elimize almak kaydıyla bir kenara koyalım.
Biliyorum, biliyorum… Üzerine bol bol yazıldı, çizildi… Fakat ben henüz ara ara açıp izlemekten usanmadım. Yaparım bunu. Aynı filmleri yeniden bir daha izlerim. Repliklerini ezbere bilsem bile sıkılmam, ilk kez izliyormuş gibi gözlerimi pür dikkat ekrana dikerim. Özellikle Yüzüklerin Efendisi ve Harry Potter bağımlıları neden bahsettiğimi çok iyi biliyorlar, eminim.
Tüm toplumlarda, bütün dinlerde, her çağda hedef hep kadındır. Sürdürülebilir kalıcı çözümler bulmak yerine hep geçiştirerek bu hedeflerde oyalanılmıştır. Bir yandan, kadın cephesinde geçmişe karşı kazanılan zaferler de yok değildir.
Dışarıdan bir gözle değerlendirilmesi gereken bir nesne gibi davranmaya ne zaman başladık kendimize? Ne zaman her hareketimizi, her cümlemizi, vücudumuzdaki her kıvrımı eleştirir olduk?
Nietzsche’nin Lou Salome’ye olan derin aşkı belli bir süre sonra reddedilmeyle sonlanınca, Nietzsche kadınlara karşı olan bakış açısını “Böyle buyurdu Zerdüşt” kitabında şöyle dillendirir: “Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı unutma!” Biz kırbacı unutmayıp daha sonra elimize almak kaydıyla bir kenara koyalım.
En son ne zaman baktın aynada kendine? Ne zaman gözlerini hiç kaçırmadan, yüzleştin gözlerinin içindeki seninle? Hüzünlü mü yoksa mutlu mu diye sordun mu maskesiz gerçek haline?
Haritada bir üzüm salkımını anımsatan Hindistan topraklarından ne imparatorluklar gelmiş geçmiş. Nice mihraceler, padişahlar toprak olmuş. Ama Tac Mahal taşa kesmiş bir şiir gibi, dinmiş bir fırtına gibi hem mazide hem atide, vakur ve mağrur öylece duruyor. “Hazır ol!” komutunda duran askerler gibi her an cenge hazır adeta. “Durmak hazır olmak mı, hazır olan durur mu, yürür mü?” diye düşünürken bu toprakların yetiştirdiği, Hindistan’ın Mehmet Akif’i diyebileceğimiz Muhammed İkbal’in sesi kulağımızda çınlıyor: “Sadece yolcular yürümez yollar da yürür.” Yani diyor ki yolda olan, dursa da yürür…
En son ne zaman baktın aynada kendine? Ne zaman gözlerini hiç kaçırmadan, yüzleştin gözlerinin içindeki seninle? Hüzünlü mü yoksa mutlu mu diye sordun mu maskesiz gerçek haline?
Nietzsche’nin Lou Salome’ye olan derin aşkı belli bir süre sonra reddedilmeyle sonlanınca, Nietzsche kadınlara karşı olan bakış açısını “Böyle buyurdu Zerdüşt” kitabında şöyle dillendirir: “Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı unutma!” Biz kırbacı unutmayıp daha sonra elimize almak kaydıyla bir kenara koyalım.
Biliyorum, biliyorum… Üzerine bol bol yazıldı, çizildi… Fakat ben henüz ara ara açıp izlemekten usanmadım. Yaparım bunu. Aynı filmleri yeniden bir daha izlerim. Repliklerini ezbere bilsem bile sıkılmam, ilk kez izliyormuş gibi gözlerimi pür dikkat ekrana dikerim. Özellikle Yüzüklerin Efendisi ve Harry Potter bağımlıları neden bahsettiğimi çok iyi biliyorlar, eminim.
Tüm toplumlarda, bütün dinlerde, her çağda hedef hep kadındır. Sürdürülebilir kalıcı çözümler bulmak yerine hep geçiştirerek bu hedeflerde oyalanılmıştır. Bir yandan, kadın cephesinde geçmişe karşı kazanılan zaferler de yok değildir.
Her sabahına ayrı bir acıyla uyandığımız günler var. Farklı coğrafyalardaki insanların göğsüne türlü dertler ağırlık veriyor, biliyorum. Ancak biz bu meselelerin görece en acılarını yaşıyoruz dersem abartmış olmayacağımı düşünüyorum.