Cumartesi, Kasım 22, 2025

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Kırmızı mı Mavi mi?

Hemen hemen hepimiz, o klasik “Nasılsın?” sorularına düşünmeksizin “İyiyim”i yapıştırmışızdır muhakkak. İçimizde fırtınalar kopsa bile, dışarıya güçlü görünme arzusu içindeyizdir. Elbette herkesin kendince bir sebebi var; “İyiyim,” deyip aslında içten içe yananların. Onlar da haklı.

“İçimde bir canavar var, fokur fokur kaynıyor,” dese, karşısındaki belki “Yav ne canavarı, aman geçer, gider,” der. “Soğuk duş al, dinlen,” deyip geçiştirecek ya da gerçekten samimiyetle dinleyip derdine derman olmaya çalışacak. Lakin olacak olan çoğunlukla birincisi oluyor maalesef. Herkes akıl vermek için çırpınıp duruyor; dinlemekten ve anlamaktan ziyade. Hâliyle kişi, bu birinci durum olacak endişesiyle elbette “İyiyim” deyip gidecek.

21. yüzyıldayız ve birtakım gelişimler elde ettik; teknolojiden tutun, onun sağladığı birçok alandaki yarara kadar. Ancak hâlâ duygular göz ardı edilmeye devam ediyor. Duyguyu yaşamak ve o duyguyu göstermek, sanki bir zayıflık belirtisiymiş gibi algılanıyor.

Bununla da yetinmeyip, cinsiyet rolleri üzerinde de bu baskıyı sıkça görüyoruz: “Erkek dediğin sert olur, duygusunu belli etmez, ağlamaz. Kadın dediğin kırılgandır, her şeye ağlar, alınır.” Belki de bu yüzdendir toplumdaki tüm o şiddet olayları, cinayetler ve insanların kimlik arayışında kaybolması… İnsanların kendileri olmayan bir kimliği gerçekmiş gibi benimseyip ortalıkta dolaşması…

Oysa duygularımız bizi biz yapan değerdir. Duygularımızı kontrollü bir şekilde sonuna kadar yaşayıp, o duygunun bizi ele geçirmesine izin vermemektir aslolan. Yaşadığımız, deneyimlediğimiz duyguyu tanıyıp her türlü duygu patlamasını kabul etmek ve onlarla barışmak gerekir.

Her insanın aydınlık ve karanlık yanları olur. Önemli olan, bu iki tarafı da tanıyıp, kabul etmek ve benimsemektir. İyi olmak ya da kötü olmak aslında seçim meselesidir. Hayat şartları farklıdır; cart curt da olabilir. Ancak nice insan var ki, hayatın dibini görüp ona rağmen aydınlığı, ruhunun aydınlık tarafını seçip dünyaya ışık saçabilmiş. Ya da nice insan var ki, hayatı apaydınlık olup da karanlıkla antlaşma imzalamış…

İyi olmak demek, içindeki karanlıkla yüzleşip onu tanımak ama aynı zamanda karanlığın kişiyi ele geçirmesine izin vermemektir. Kötü olmak ise, karanlığın ruha daha baskın geldiği, iyiliğin karanlık altında ezildiği durumdur. Bazı insanlar bilerek ve isteyerek kötüdür; yani anlayacağınız, her şey travmaya ya da başka sebeplere bağlanamaz.

Herkesin bir travması vardır. Ama o travma, başkalarına kötülük yapma hakkını tanımaz. Birçok insan var, hayatın sillesini yemiş ama hâlâ iyiliği, pozitifliği seçmiş. Yapılan herhangi bir mazeret boşa kürek çekmektir; boşunadır ve kabul edilemezdir.

Eğer bizler bu dünyada daha fazla pozitiflik ve iyilik görmek istiyorsak, önce kendi içimizdeki duyguları tanıyıp anlamamız; karanlığımızla yüzleşip onu kabullenmemiz gerekiyor.

Bir nevi kırmızı mı, mavi mi meselesi gibi: Ya kırmızıyı seçip duygularını dibine kadar yaşayıp, onu olduğu gibi kabul edip kendi gerçekliğinle yüzleşirsin; ya da mavi hapı seçip duygularını bastırıp, görmezden gelip toplumun normlarının kölesi olup bir illüzyonda yaşarsın. Hem kendini hem de başkalarını mahvedersin.

Seçim senin…

Ekin Su Bal
Ekin Su Bal
Çukurova Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği mezunuyum. Şarkı söylemek, keman çalmak ve geleneksel Hint danslarıyla ilgileniyorum. Yazı ve üretimle uğraşıyorum; denemelerimde insan ruhu, duygular ve günlük hayata dair gözlemlerime yer veriyorum.

POPÜLER YAZILAR