Değişen çağ, gelişen teknoloji ve yeni varlık alanımız sosyal medya platformlarıyla beraber, yepyeni günahlar da yaşamımıza ihtişamlı bir giriş yaptı. Kendiniz normal -neye göre, kime göre?- olsanız da, başkalarının anormalliklerini izlerken verdiğiniz etkileşim, aslında onu teşvik etmiş oluyor. O hâlde şunu rahatlıkla diyebiliriz: Bazı şeyler sadece yapanın değil, izleyenin de günahı.
Müge Anlı, Esra Erol gibi programlarda telaffuz edildiği şekliyle “İstikram”, normal adıyla Instagram’da takip ettiğim biri var. Kim olduğunu söylemeyeceğim; zaten hayattaki pek çok şey gibi ismin de bir önemi yok. Bir süre öncesine kadar durağan ve sıradan bir profil sayfası vardı. Paylaşımları gösterişten uzak, yazdığı şeyler sınırlı, sadeydi. Yalnızlığını, sevincini, hüznünü bakışlarından anlayabileceğiniz kadar olağandı. Uzaktan bildiğim, konuşulanlardan duyduğum dramatik hayatı aklımda yer etmişti. Üstesinden geldiği ve halen de gelmeye çalıştığı hayat mücadelesine saygı duymuştum.
Geçtiğimiz günlerde bir akşam, ekranı pıt pıt kaydırmak suretiyle zaman öldürürken, önüme düşen videoyla dijital bir müzik albümü çıkardığını gördüm. Yaşadıklarından süzdüğünü bir şekilde üretime dönüştürmesini takdir ettim. Beraberinde türlü tuhaflıkların da bonus geleceğini bilmeden…
Önce, isminin yanında duran mavi tik dikkatimi çekti. Vakit geçirmeden, ilk iş tiki saplamış profiline. Bir zamanlar gerçek ünlülere ait olan, ancak gözünü sevdiğim para kazanma hırsı sayesinde birkaç yüz liraya kendini “celebrity” hissetmeni sağlamak üzere, herkese yetecek kadar dağıtılan mavi patlangaç üzerindeki beyaz onay işareti… İnsan kendini kabul ettirmek veya “Ben önemliyim,” demek için aboneliğe ihtiyaç duymamalı. (Sanatçıları (sanatçıları dedim), gerçekten ünlü olanları tenzih ederim. “Tenzih etmek” lafını da uzun süredir kullanmadığımı fark ettim. Daha sık hatırlamalıyım.) Pek tabii ki “bence.” Dırdırın lüzumu yok; onun hayatı, onun tercihi. Belli ki böyle mutlu. Bana da krem karamelimi yemek düşer. Fakat gelişmeler bununla kalmadı.
Her gün, albümünden kısa parçalar eşliğinde videolar atmaya başladı. TikTok oyunculuğu kıvamında çekilmiş klip(imsi) videolar… Aslında bir video deyip geçmek de yanlış belki. Neredeyse “Beni izleyin,” diye yalvaran o görüntüler, dramatik bir kıvranışın, mental yalnızlığın, içten içe ikna olunmuş değersizlik bilincinin dışa vurumu. İzledikçe rahatsız oluyorum.
Ama asıl mesele bu değil. Asıl mesele, o videoların altında dönen çirkinlikler. Yorumlara bırakılan kalpler, beğeniler, güya destekleyici mesajlar… Sığınılacak kılıf var nasıl olsa. “Beğenilmek için yapmıyor mu? İstediğini veriyorum.”
“Arkadaşım, sen ne yapıyorsun?” demek yok. “Canım; güzel, eğlenceli şeyler bunlar ama daha farklı bir şeyler mi yapsan? Gel, beraber düşünelim,” demek yok. Çünkü bu bir çaba, belki biraz fedakârlık gerektirir. Oysa çoğu insan için, karşılığını almadan iyi olmanın anlamı yoktur. Onca kalbin, pırıltılı ambalajla sunulmuş tebrik mesajlarının arasında midem bulanmaya başlıyor. İçten içe, belki birkaç kişi bir araya geldiklerinde dalga geçtiklerinden o kadar eminim ki…
Kimseye de kızmamak lazım belki de. Çıkıp gerçeği söylese, “Kıskanç!” diye yaftalanacak muhtemelen. “Avaz avaz bağıran yalnızlığımı kim ne yapsın,” diye düşünmeyecek çünkü. Onu uyaranın üzerinden de kendine, iyi hissetme hâli damıtmaya çalışacak. Sahnenin ortasına, sosyal medyanın kirli sofrasına kendini atmak zorunda kaldığı çaresizliği ve yalnızlığıyla yüzleşmemek için, kendisine gerçeği söyleyeni harcayacak düşünmeden.
Bir modemin kırmızı renge düşmesiyle hatırlanmayacak işler peşinde hayatını ziyan ederken, kulağına fısıldanan dürüstlüğü değil, ekrandan yükselen alkışları tercih edecek.
Ve bir gün ekran karardığında, köşedeki internet işareti üzerine çapraz bir çizgi düştüğünde yüzleşecek yaptığıyla. Kurbanlar ve onları kullananlar, ekran açılmadığında anlayacak mavi tikin kıymetsizliğini, alkışların anlamsızlığını.
O güne kadar kadın videolar çekmeye devam edecek. Her gün biraz daha tuhaf, biraz daha yüksek sesle… Ben izlemeye devam edeceğim. Rahatsız olarak, üzülerek ve hiçbir şey yapmayarak…