Cuma, Temmuz 18, 2025

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Anneler Günüm Kutlu Olsun!

“Canlarımın içi” hiç doğmadınız ve hiç doğmayacaksınız, çünkü başta ben kendimi doğuramadım. Gerçi kendini var etmeden, “bu işe kalkışan” sayısız insan geçti ve geçiyor hayattan. Herkesin yolu, yaşanmışlıkları, yaşanmamışlıkları kendine elbet. Size karşı en azından haddimi bildim, diyelim. Belki de küstahlık yazdıklarım? Kafam karışık!

İkiniz rahmime başka baba adaylarından düştünüz, 2-3 yıl arayla, 15 yıl kadar önce! İkisi de baba olacak kişiler değildi, tıpkı benim anne olamayacağım gibi. Neyse ki kalpleriniz oluşmadan terk ettiniz beni veya ben terk ettirdim sizi benden: “düşük!” diyorlar buna. Pıhtı pıhtı vedalaştım sizinle…Ve mide bulantıları eşliğinde, o bulantılar hâlen her sabah benimle, ikinize de saygı duruşu niyetiyle. Hazmedemediysem demek gidişlerinizi!

Ancak vücut kayıtlarım unutmadı, unutturmuyor sizleri; bugün 41 yaşımda “göbekli” kadın halimle. Yıllar içerisinde gündelik yaşamda karşılaştığım, beni tanımayan kadınlar “hamile” olduğuma öyle eminlerdi ki “Kaç aylık?” diye sormaya çekinmediler. Bu bir tesadüf olamaz canlarım! Yakınlarım ise “bira göbeği” deyip geçiyor. Ben ise “doğuramadığım iki bebeğin göbeğini taşıdığımı düşünüyorum” diyemiyorum yakın uzak kimseye. Tabii ki düzensiz beslenme ve maalesef alkol, sigara eşlikçi yaşamıma. (İzindeyim anne!) Sözün özü; fizyolojik olduğu kadar psikolojik nedenler de göbeğimde birleştiler, gözüken o ki hayali varlıklarınız hâlâ orada benimle.

Sizinle bir anımı paylaşayım mı doğmamış canlar? (Sanki yanıtlama şansınız varmışçasına.) Üç yıl kadar önce, başka şehirde yaşayan, üniversiteden çok sevdiğim bir dostumu ziyarete gittim. Eşi ile evlerinin balkonunda oturuyorduk. Dünyanın en zarif ve naif erkeklerinden biri diyebilirim onun için. Tanışıklığımız eski, ikili derin sohbetimiz ise ilk kez o akşam üstü o balkonda. Benimle dertleşiyor bu naif beyefendi; gözleri nemli, sesi sitemkâr. Adımla hitabıyla başlayan cümlesi şöyle devam ediyor: “Herkes orada burada, sosyal medyada başarılarını paylaşıyor. Başarı hikâyelerinin ardında hep başarılı ailelerinin desteği var! Bir kişi de çıksın ‘Benim ailem başarılı ve ben bu başarının altında ezildim, başarısız oldum!’ desin (…) “Ben ailemin başarısı altında ezildim!” diye diye ağladı bu güzel gönüllü adam karşımda. Dona kaldım ne sarılabildim ne cümle kurabildim. Gözyaşları ile samimiyeti, o an mıh gibi kazındı aklıma.

Aramızda hatırı sayılır bir yaş olmamasına rağmen ona hep “abi” diye hitap ettim sevgim ve saygımdan. Bu abinin eşi arkadaşım kim mi? İlkinize hamile kaldığımı öğrendiğimde yanımda olan dostum, kardeşim, ablam. (Adına ne derseniz.) O dönem tanışıklığımız pek yeniydi güzel insan ile. Üniversite kantininde aynı masayı ve arkadaş grubu sohbetini paylaşırdık. Zihnim beni yanıltmıyorsa, kantin dışı ikili iletişimimiz de pek yoktu orası bir iletişim fakültesi kantini olmasına rağmen. Okul çıkışı (sana gebe olduğumu öğrendiğim, kimseye söyleyemediğim bir gün) doktor kontrolüm vardı. Randevu saati yaklaşıp kantinden kalkarken (sonradan dostum olacağını bilmediğim arkadaşım) “Ben de kalkıyorum, beraber çıkalım mı?” dedi. Bendeniz anneniz(!) adına reddedilemez bir teklifti.

Kampüsümüzün yokuşundan aşağı çıkışa doğru yürürken “Bugün masada oldukça sessiz gördüm seni. Bir sıkıntın mı var? Paylaşmak ister misin?”e yakın cümleler kurdu bana. Sanırım o yokuşta dökülmeye başladım bu yeni dosta. Dedim “Böyle böyle bir şüphem var, doktora gidiyorum.” Hiç yargısız, sorgusuz ve nezaketle: “Seninle gelmemi ister misin?” (…) Randevu saatinden önce varmıştık hastaneye, hastane kapısında sigara içerken Ünsal Oskay hocanın, ismini şu anda hatırlayamadığım, kitabını konuştuk. Her şey yolundaymış gibi, bu durum hayatın bir parçasıymış gibi sohbet ettik. “Yabancılaşmadan”, abartmadan, tüm doğallığıyla. İlkinizin varlığı/yokluğu bir dostluğa “gebe” imiş. O kadar yıldan sonra bu dostum hâlâ “sen” kimdendin, o gece nasıl bir geceydi ne oldu ne bitti bilmez. Bir kere bile sormadı. Hayatta böyle yaşayabileceğin dostlukları da elinden aldığım için af ola ismini koyamadığım bebek.

Tüm bunların ardından 2-3 sene geçti (hâlâ 20’lerimdeyim o tarihte) ve “yıldırım ikinci kez aynı yere düştü”: rahmime! Gene olmayacak bir insan, gene olmayacak bir zaman… Bu seferki hastane süreçlerinde farklı zamanlarda bir kadın ve bir erkek dostum yanımdaydı. Kadın dostum başlarda sabır gösterdi, ancak hakkıdır ki yaşanan durum bir süre sonra ona ağır geldi. (4ay, 3 hafta, 2 gün!) Benimle doktor kontrolüne geldiğini, kontrol sonrası geceyi onun evinde iki arkadaşımızla daha beraber geçirdiğimizi hatırlıyorum. Ama neden sonra soğukluk oldu aramızda. Zamanla toparladık ve bugün yine en yakın dostlarımdan biri, o ayrı.

Erkek dostumun ise başka bir zaman, aynı hastanede benimle sıra bekleyişi ve şu sözü: “Çekinirsen doktorla konuşmaya, babasının ben olduğunu söyleyebilirsin” … (Aşık etme be adam kendine! Sonra terk ettin işte! Bu da başka bir hikâye, neyse.) Onunla gittiğimiz kontrolde seni düşürmüştüm ikinci isimsiz bebeğim. Kalan parçan var mı diye baktı doktor amca. Yoktu, tamamen ayrılmıştık birbirimizden. Doktora “Peki ileride anne olmak istersem?” diye sordum. “Yine bana gelin, kayıtlarınız duracak ama siz istemediğiniz sürece eşiniz bunu öğrenmeyecek.” dedi. Eş olmak, düşükleri de bilmeyi beraberinde getirmez mi? İşte burası böyle bir ülke… İkinizden bir kez daha af diliyorum, tüm yüreğimle. Maneviyatınızı, doğmamış varlıklarınızı on küsur yıldır her sabah mide bulantısı ve sözde bir bira göbeği olarak taşıyarak.

Otuzlarımda ve hatta kırklarıma geldiğim şu dönem manevi doğumlar gerçekleştirdim canlar, yerinizi tutmaz elbet. Otuzlarımın başında ilk (şimdilik son kez) kişisel sergim oldu. Hayatımda yaşadığım en özel anlardandı. Ondan bir buçuk yıl kadar sonra yüksek lisans tezimi verip mezun oldum. Bunlar farklı doğumlar, tatları bambaşka. İlmek ilmek ördüğüm, özel emekler… Beş ay kadar önce ise bir diğer kardeşiniz(!) oldu: kurduğum e-ticaret mağazası. Ancak maalesef o da sizler gibi ölü doğdu, derinden üzgünüm. Benden haberler özetle böyle, haber almak ister miydiniz, bilmeden? Fazlaca yükleme yaptım ikinize de, helalleşmeye ihtiyaç varsa demek? İşte insan böyle bencil bir varlık, “yüzümden” tadamadınız ama…

Balkonda dertleştiğim dostumun eşi abi, ben o akşam üstü çok isterdim tüm bunları ve daha fazlasını sana anlatayım. Bil ki, aradan geçen üç yıla rağmen kısa dertleşmemiz dün gibi aklımda. Sana karşı suskunluğum, ilk kez benimle paylaştığın gönlünü ve göz yaşlarını bölmemek isteyişimdendi. “Bir kişi de çıksın ‘Benim başarılı bir ailem var ve ben bu başarının altında ezildim, başarısız oldum! desin” sözlerine karşılık vermek bugüne kısmetmiş. Hem anne tarafından hem baba tarafından “elit” sayılan bir ailenin başarısız kızıyım ben abi. Bildiğin gibi hiç evlenmedim, iş güçte dikiş tutturamadım, bir baltaya sap olamadım. Anlayacağın ne kendimi ne “çocuklarımı” doğurabildim.

Anneler günüm kutlu olsun!

Temmuz 2025/ “Gizli Anne”  

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

POPÜLER YAZILAR