Cumartesi, Kasım 22, 2025

En Çok Okunanlar

spot_img

Benzer Yazılar

Nisa Nerede?

Nisa usulca yataktan kalktı. Kocası arkasını dönüp, çoktan uyumuştu. Ne yaşamıştı az önce? Ne ara bu kadar ruhsuz olmuştu? Kimliksiz, kişiliksiz, boş, bomboştu içi. Banyoya geçti. Duşu açtı. Suyun üzerinden akıp gitmesini seyretti bir süre. Banyonun giderinden su ile birlikte akıp gitmek istedi. Keşke puf diye ortadan yok oluverseydi. Bornozunu giydi, saçını havluya sardı. Aynanın buğusunu eliyle sildi. Aynaya iyice yaklaşıp, gözlerinin ta içine baktı. Aynadaki yorgun bir yabancıydı. Düşünceler bir yankı ile sarstı onu: Nisa nerede?
Kahve pişirmek için mutfağa geçti. Öyle kahve makinasında iki dakikada pişen kahveyi sevmezdi. Bakır cezvede yavaş yavaş demlenir gibi pişirdi kahvesini. Mis gibi kahve kokusu doldurdu evi. Gecenin bu saatlerini çok seviyordu. Herkes uykuda ve ev sessizdi. Kendiyle baş başa kalabildiği saatlerdi.

Kahve fincanını alıp, salona geçti. Üçlü koltuğa uzattı ayaklarını. “Ohh!.. Yorulmuşum,” dedi kısık sesle. Gün içerisinde oturmak ne mümkün, hele bu koltuk ona hiç düşmezdi. Boş duvara bakma saatleri başladı. Boş duvarda hayatının filmi oynardı her gece. Bazen ağlar, bazen karşısında biri var gibi kavga ederdi Nisa. Nikâh memurunun “Salih’i koca olarak kabul ediyor musun?” sorusuna kadar kimse ona ne istediğini sormamıştı. Allah’ı var, iyi insandı Salih. Ama boğuluyordu Nisa.

Evlendikten bir yıl sonra ilk çocuğunu kucağına aldı. Bir kızı oldu. Ne yapacağını bilemezdi. Bebek ağlar, Nisa ağlardı. Bebeği kucağına alsa ‘Ana kokusu sinmesin, kucaktan inmez artık.’ Kucağına almasa ‘Çocuk çatlayacak, ne biçim annesin?’ Kaynanasının gözetiminde büyüttü kızını Nisa. Çoğu zaman başı ağrısa da üç yıl sonra ikinci çocuğunu aldı kucağına Nisa. Çocuk erkek bu sefer, eşi, ailesi göklere çıktılar sevinçten. Çocuklarına bile istediği sevgiyi gösteremiyordu Nisa. Onlar için canını verirdi ama onları nasıl seveceğini bilemiyordu. Onlara sabır gösteremiyordu. Herkese, her şeye öfkeleniyordu.

Altı ay önce vücudu puf puf kızarıp kabarmıştı. Tahliller, muayeneler, sonunda bir şey bulamadı doktor. Nisa’yı bir psikoloğa yönlendirdi. Psikolog Alev Hanım’a gitti Nisa. Anlattı, ağladı; anlattı, ağladı, tam kırk beş dakika. Nisa, Alev Hanım’ın son danışanıydı. Alev Hanım vakit dolsa da kesmedi Nisa’nın sözünü. Dinledi, dinledi. Bir ara sözü biter gibi oldu Nisa’nın, Alev Hanım’a baktı: “Ne dersiniz doktor hanım, benim derdim ne?”

Psikolog: “Nisa Hanım, o kadar konuştunuz, anlattınız ama hâlâ Nisa yok ortada. Nisa’ya ne yaptınız? Nisa nerede?” diye sordu. Nisa şaşkın gözlerle bakıyordu Alev Hanım’a.

“Bakın Nisa Hanım, içeride mutlu olmak isteyen bir Nisa var. Siz onu ihmal etmişsiniz. Lahanayı düşünün, yapraklarını soydukça yaprak çıkıyor. Göbeğe ulaşmak için bütün yaprakları soymamız gerekiyor. İstemediğiniz bir şeyi yapmayacaksınız, yoksa vücudunuzda öfke birikiyor. Hayır derseniz suçluluk hissedersiniz, evet derseniz öfke. İki duygu arasında kalırsanız suçluluğu seçeceksiniz.”
Alev Hanım’ın verdiği gazla Nisa eve geldi. Karar verdi, artık değişecekti. Hayır demeyi öğrenecekti. Ertesi gün canı hiçbir şey yapmak istemedi. Öylece her şeyi bırakıp, arkadaşına gitti Nisa. Kahve içtiler, sohbet ettiler. Birlikte yıllardan sonra sinemaya gittiler. Akşam eve geldiğinde, eşini dünden kalan yemekleri ısıtmış, çocukları doyururken buldu. Mutfak savaş alanı gibi olmuştu. Sinirlenmek yok, Nisa mutlusun, diye kendini teskin ediyordu.

Ama çocuklar okuldan gelmiş, anne yok, mutsuz. Koca eve gelmiş, kapıda karşılayan hanım yok; yemek yok, masa hazır değil, koca mutsuz. Maması koyulmadığı, kumu temizlenmediği için kedi bile mutsuz. Çamaşır, bulaşık yıkanmamış, ev süpürülmemiş, dolaplar düzenlenmemiş. Olsun, Nisa mutluydu. Psikoloğunun sözünü dinliyordu.

Her gün kendine soruyordu Nisa: “Bunu yapmak istiyor musun?” diye. Cevap ‘Hayır’ olursa yapmıyordu. Akraba gününe gitmedi Nisa. Ne zamandır isteyip de hep ertelediği çantayı aldı. Nisa biraz suçluluk hissediyordu ama tedavi iyi gidiyordu. Alev Hanım gelişmelerden memnundu.

Bir ay, iki ay, üç ay… Evde huzursuzluk ve tartışmalar başladı. Nisa mutlu, herkes mutsuzdu. “Sana bir haller oldu Nisa, sen bir değiştin.” “Ütülü gömlek kalmamış Nisa.” “Anne, ödevimi kontrol etmemişsin.” Daha fazla dayanamadı Nisa. Psikolog randevusuna gittiğinde, anlattı olanları: “Alev Hanım, Nisa yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayalı ben mutlu, herkes mutsuz oldu. En iyisi gelin, biz bu Nisa’yı bulmayı unutalım. Gömelim gitsin Nisa’yı,” dedi.
O gün, bugün Nisa boş duvara bakıyor.

Cemile Can
Cemile Can
Ben Cemile Can, 1961 yılında, Afyonkarahisar'da doğdum. İlköğretimimi Ankara'da, orta ve lise tahsilimi İzmir'de tamamladım. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunuyum. Emekli bankacıyım. Safranbolu'da restorasyonunu tamamladığımız, aile yadigarı tarihi evde yaşıyoruz. Safranbolu'nun tarihi dokusunun korunması, geleneklerin yaşatılması için dernek faaliyetleri ve sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorum. Safranbolu Kadın Ritim Grubu'nun üyesiyim. Edebiyat Atölyelerine katılıyorum. Öykü yazmaya çalışıyorum. Üç öyküm Ses Dergi'nin YouTube kanalında kendi sesimden yayınlandı. Düş Dergisinin Eylül sayısında bir öyküm yer aldı. Evliyim, iki oğlum ve iki gelinim var.

POPÜLER YAZILAR