Bu ayın temalarından biri “bekâr kadın” olunca, aklıma, Aşk-ı Memnu dizisindeki bekâr kadınlarından birisi olan Matmazel Deniz geldi. Matmazel Deniz, duygusal, ketum, ölçülü, işverenine sadık olmasının yanı sıra, zengin bir iş insanı olan ev sahibi Adnan Bey’e platonik aşk besleyen, evin mürebbiyesidir. Evin kızı Nihal’e Fransızca ve piyano çalmayı öğretir. Orta yaşlarda, hiç evlenmemiş, güzel ve yalnız bir kadındır. Onun bekâr oluşu, evde sözüne itimat edilmesi; genç ve güzel yeni gelin Bihter’in ve ihtiraslı, hayat tecrübesi yüksek annesi Firdevs Hanım’ın dikkatini çeker. Böyle bir kadının etrafta dolanması pek hayra alamet değildir.
Sahi neden Matmazel ve onun gibiler, ilk göze batanlar olurlar? Bekâr bir kadın, tehlikeli bir gizeme mi sahiptir? Neden evlenmemiştir? Yoksa gizli bir psikopat mıdır? Kimse tarafından evlenmek istenmeyecek kadar büyük bir kusuru mu vardır? Ya da unutamadığı umutsuz ve dermansız aşkı mı? Yoksa platonik bir sevdası yüzünden gençliğini, güzelliğini mi heba etmiştir? Gözü yükseklerde olması yüzünden mi evde kalmıştır?
Dizide, Matmazel’in, Adnan Bey’e platonik aşk beslemesi ve yıllar evvel eski sevgilisi tarafından aldatıldığı için erkeklere olan güvenini kaybetmesi, yalnızlığının sebebi olarak verilmiştir. Yani, Matmazel güzeldir ama kötü talihi onu aşka, hayatın ‘yegâne’ güzelliği olan evlenmeye, çoluk çocuğa karışmaya küstürmüştür.
Bihter’le, Firdevs Hanım bu gizemli, ölçülü ama yalnız olduğu için tehlikeli kadının etkisini azaltmak isterler. Firdevs Hanım, Matmazel Deniz’in ev sahipleriyle birlikte yemek yemesinden rahatsız olur ve Adnan Bey’e Deniz Hanım’ın da aşağıda, çalışanlarla birlikte yemesini önerir.
Orta yaş bekâr kadınlar, masada oturma mevzusunu, düğünlerden ve eşli yemeklerden bilirler. Yalnız bir kadın, masaya en zor sığdırılanlardır. Filler bile, bir şekilde daha kolay sığdırılır masaya. “Bu masa, evlilerin masası, buradan al,’’ “Şuraya koysak, orası gençlerin masası olmaz,’’ “Bekâr masasına oturtalım.’’ Sonunda bekârlar masasında, çocuğu yaşındakilerin yanında, evli arkadaşlarına uzaktan bakarak içecek yudumlarlar.
Ne bekâr masasından ne de yemek masasından vazgeçen Matmazel Deniz, masada otura otura salon beyefendisi Adnan Bey’e platonik aşık olmuştur. Ee bunun kime ne zararı var? Adı üstünde ‘platonik’ yani hayal dünyasında yaşattığı bir duygu. Allah aşkına o evde en büyük sorun Adnan Bey’i uzaktan seven Matmazel mi gerçekten? Kadın belli ki utangaç. Bırak adama itiraf etmeyi, kendine bile bu duyguyu itiraf edememiş, sadece bir kez kilitli kutuya sakladığı ve vermeye cesaret edemediği bir mektupta yüzleşebilmiş duygusuyla. Bu gizemli kadının, neler sakladığını öğrenmek isteyen Firdevs Hanım, hizmetçisi Katya’yı görevlendirir. Katya, Matmazel’in odasını karıştırırken kilitli bir kutunun içinde bu mektubu bulur. Firdevs Hanım, haklı çıkmanın verdiği büyük tatminle mektubun fotokopisini çektirir, Bihter’e okutur. Anne, kız evin en büyük tehlikesini, suçüstü yakalamış gibidirler.
Tehlikeli olarak görülmeyi, bekâr kadınlar iyi bilirler. Özellikle yeni evliler, ilk olarak bekâr arkadaşlarını tehlike olarak görürler. Ve bir gün, gelinlik seçmeye beraber gittiği, sıcağın altında davetiye matbaacısı gezdiği, “Ay canım karar veremedim, şunu mu alayım, bunu mu, bir baksana,’’ direktifleriyle Trendyol sepetini yorumladığı arkadaşı “Sen evli değilsin ya, annem onu eve çağırma,’’ dedi. Ardından “Kocam da bekâr kadınlarla görüşmemi istemiyor.”
Matmazel, evdeki herkesi dinler. Sorun çıktığında tarafları anlamaya çalışır meseleleri büyümeden çözmeye gayret eder. Evin sahipleriyle de, evin çalışanlarıyla da belli bir mesafede ilişkisini sürdürür. Evdeki hemen herkese ilgisini ve vaktini verir. Herkese ayırması gereken vakti var gibi görülür. Dramaları ve kaosları dinlemeyip ne yapacaktır ki, alt tarafı kitap okuyacak, piyano çalacak, hüzünlü hüzünlü camdan bakıp kafasında kuracaktır. İsteyen herkes, bekârlara, yalnız kaldıklarında, kafalarında dolanacak önemli gündemler verebilir. Böylelikle bekâr kadınlar da gündemsiz kalıp eskiye ya da platoniğe sarmamış olurlar.
Matmazel, her bakımdan yetersiz bir kadın olan Bihter’in çocuklara annelik edemeyeceğini, Behlül’ün günübirlik ilişkilerini, Behlül’le Bihter’in yasak aşkını, Nihal’in Behlül’e olan platonik aşkını, Firdevs’in tehlikeli hırsını ilk fark edenlerden birisidir. Belki de tüm sahte duygular, aldatmalar, yokluktan kurulmaya çalışılan ilişkiler evreninde, “Bir sahte ilişki de ben patlatayım,” demek yerine tek başına olmayı ‘tercih’ etmiştir. Hem de evin sahibini ayartıp yalıda hanımefendi olmaya çalışma damgası yemeye tek başına olan kadınların sinsi, tehlikeli, zayıf görülme eğilimine, “güzel de yazııık’’ söylenmelerine, uygunsuz yakıştırmalara rağmen…
Peki, en başından Matmazel Adnan’la olsaydı her şey farklı mı olurdu? Kim bilir? Nasip. Evlilerin de en çok kullandığı sözle bitireyim. “Canım, inan nasip işi. Benim de hiç aklımda yoktu. Hiç beklemediğin anda oluyor.’’ O halde tecrübelileri dinliyor, nasip diyoruz ve Matmazelleri rahat bırakıyoruz.
Not: Yazı, Matmazel Deniz ekseninde, dizideki diğer iki kadın karakter Bihter ve Firdevs Hanım üzerinden yorumlama yapıldığı için yazıda sadece kadın evreni ve bakış açısı ele alınmıştır.